Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Yayımlar / Bildiriler

KAYBOLAN İKİ İSTANBUL SARAYI:

SARÂY-ı ATÎK-i HÜMÂYUN ve ÜSKÜDAR SARAYI

 

Günümüzde klasik Osmanlı saray yapıları hakkında Topkapı Sarayı dışında pek bilgi sahibi olduğumuzu söyleyemeyiz. Osmanlı imparatorluk saraylarından Bursa ve Edirne sarayları tamamen yok olmuştur. Eyalet sarayları arasında sayılan Dimetoka, Yenişehir, Saraybosna, Manisa ve Amasya sarayları da mevcut değildir. Yalnızca Kırım hanlarına ait olan Bahçesaray’daki Han Sarayı ayakta durmaktadır. İstanbul’da Sarây-ı Atîk-ı Hümâyun (Eski Saray) boşaltıldığından beri unutulmuş ve birkaç yangın haberinden başka sözü edilmemiştir. Hemen hemen hiç sözü edilmemekle birlikte İstanbul’daki önemli bir diğer saray da Üsküdar Sarayı’dır. Bu bildiride, belgelerden kalan bilgiler ışığında her iki sarayı tanıtmaya çalışacağız.

 

SARÂY-ı ATÎK-i HÜMÂYUN (ESKİ SARAY)

 

İstanbul’un fethinden hemen sonra -kesin olarak bilinmemekle birlikte 1454-1457 Forum Tauri’nin bir kısmı üzerine inşa edilen Eski Saray, yazılı ve çizili belgelerden anlaşıldığı kadarıyla yüksek duvarlarla çevrili, kareye yakın büyük bir alan üzerinde yer almaktadır.

 

Beyazıt Camii’nden Süleymaniye’ye kadar uzanan geniş bir sahada, çeşitli köşk ve müştemilât yapılarıyla hamam ve mutfak gibi servis binalarından meydana gelen bu saraydan günümüze hemen hiçbir iz kalmamıştır. XVI. yüzyıl ortalarına kadar İstanbul’un en önemli sarayı olan yapı Kanûnî Sultan Süleyman’ın Harem’i Yeni Saray’a (Topkapı Sarayı) nakletmesinden (1541-1545) sonra ikinci plana düşmüş ve XVIII. yüzyıl başlarına kadar eski padişah haremlerini barındırmıştır.

 

II. Mahmud’un yıkılan yeniçeri kışlaları yerine Eski Saray Serasker Kapısı olarak yeni kurulan orduya terketmesi ve burada oturan eski haremi kesin olarak Topkapı Sarayı’na taşıması, bu saray yapısının kısa sürede yok olmasına yol açmıştır.

 

ÜSKÜDAR SARAYI

 

Belgelere göre ilk defa 1584 tarihli Hünernâme (II, vr. 227b) yazmasında yer alan minyatürde rastladığımız Üsküdar Sarayı’nın, 1555 yılında yapıldığı söylenir ki, kanaatimce bu bilgi pek doğru olmayıp bu yapılar topluluğu daha eski bir tarihe aittir.

 

Üsküdar Sarayı’nın yapılar topluluğu olarak görüldüğü ilk çizili belge 1581 tarihli Lokmân b. Hüseyin tarafından yapılan Şehinşehnâme (nâme veya şemâil) adlı minyatür albümündeki İstanbul planıdır. Bu planda biri sivri külâhlı olarak çizilen beş yapı Üsküdar Sarayı’nın önemini vurgulamaktadır. Zaten Mimar Sinan da Tezkiretü’l-ebniye’de bina olunan sarayları sayarken Sarây-ı Atîk, Sarây-ı Cedîd-i Hümâyun’dan sonra üçüncü sırada Üsküdar Sarayı’nı saymaktadır.

 

XVII. yüzyıldan sonra önemini yavaş yavaş kaybeden bu saray, 1794 yılında III. Selim tarafından yıktırılmış, binaya ait parçalar kısmen Topkapı Sarayı’na nakledilmiş, kısmen de Selimiye Kışlası’nın yapımında kullanılmıştır.

 

Bugün ne yazık ki çeşitli ve yoğun iskân katları altında kalan her iki sahada araştırma yapma umudu yoktur. Ama elimize geçecek yazılı ve çizili belgelerle gelecekte Eski Saray ve Üsküdar Sarayı konusunda daha çok bilgi sahibi olacağımızı ummaktayız.