Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Yayımlar / Bildiriler

İNGİLİZ BAHRİYE HASTANESİ

 

Farsça “bîmar / yer” ve hâne ev /” sözcüklerinin birleşimi ile oluşan “bîmarhane” ile Arapça “dar / ev” ve “şifâ” sözcüğünden oluşan “dârüşşifâ [şifa kapısı]” sözcükleri, gerek Selçuklu gerekse Osmanlı dönemlerinde hastane olarak kullanılan yapılara verilen isimdir. Bimarhane daha çok akıl hastaları için kullanılan tesislerin adı olup genelde sağlık tesislerine verilen isim darüşşifadır. Türklerin Anadolu’ya hâkimiyetleri ile yaygınlaşmaya başlayan bu yapı türleri, daha önceki devirlerde Türklerin hâkimiyet kurduğu diğer bölgelerde de sık sık karşımıza çıkmaktadır. Daha sonraları ise yine Farsça kökenli hastane sözcüğü yaygın olarak kullanılmaya başlanır.

 

Gerek Selçuklular gerekse Osmanlı İmparatorluğu döneminde, erken tarihlerden itibaren önce Anadolu, daha sonralrı ise başta Bursa, Edirne ve İstanbul olmak üzere birçok şehirde çok sayıda darüşşifa ve bimarhane inşa edilmiştir. 1470 tarihinde tamamlanan Fatih Külliyesi içinde yer alan Fatih Darüşşifası, İstanbul’daki ilk Osmanlı sağlık tesisi olarak kabul edilir. 1550 tarihinde hizmete sunulan Haseki Darüşşifası, 1556’da hizmet vermeye başlayan Süleymaniye Darüşşifası, 1583’te hizmete giren Toptaşı Bimarhanesi ve nihayet 1617’de hizmete açılan Sultanahmed Darüşşifası şehrimizdeki erken dönem sağlık yapılarındandır.

 

İmparatorluk sınırları içinde, özellikle de İstanbul’da modern anlamdaki ilk yabancı hastanelerin devlet yönetimi ile iyi ilişkiler içinde olan Fransızlar tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bu anlamdaki ilk yapının 1673 tarihinde Karaköy’deki St. Benoit Manastırı bünyesinde açılan hastane olduğu düşünmektedir. Yine 1696 tarihinde, günümüzde Taksim’deki Fransız Kültür Merkezinin bulunduğu alanda, Cizvit rahipleri tarafından açılan St. Louis adındaki ikinci bir hastane hizmet vermeye başlayacaktır. Kısa bir süre sonra Pera Veba Hastanesi adıyla anılacak olan bu tesis, uzun yıllar boyunca hizmet verir. 1830 tarihli Avusturya – Macaristan Hastanesi ve 1840’lı yılların sağlık kurumlarından olan Alman ve İtalyan Hastanelerinden de söz etmek gerekir.

 

Özellikle Kırım Savaşı sırasında çok sayıda hastaneye ihtiyaç duyulduğu ve hastane sayısının yetersizliği nedeniyle gerek saraya ait pek çok yapının gerekse çok sayıda kışlanın hastaneye dönüştürüldüğü bilinmektedir. Ancak kısa süre içinde hazırlanan bu yapıların ve sunulan hastane hizmetlerinin yetersizliği modern hastane ihtiyacını gündeme getirir.

 

Karaköy Bereketzade Medresesi Sokağı’nda 1855 tarihinde İngiliz hükümeti tarafından denizciler için faaliyete geçirilen British Seaman’s Hospital bu yapılardan biridir. 1924 tarihine kadar İngilizlerin mülkiyetinde bulunan bu hastanenin yönetimi için gereken mali kaynak, İstanbul’a gelen İngiliz ticaret gemilerinin taşıdığı mallardan ton başına alınan sabit ücretin İngiliz Elçiliği tarafından tahsili suretiyle sağanmıştır.

 

Kare planlı olarak inşa edilen binanın cephesi kuzeye bakmaktadır. Kâgir olan yapı bir zemin, iki normal kattan meydana gelmekte olup altı büyük, iki küçük hasta koğuşuna sahiptir. Hastanenin bulaşıcı hastalıklar için diğer bölümlerinden ayrılmış ayrı bir koğuşu da bulunmaktadır. Daha sonraları İngiliz hükümeti ile yapılan antlaşmalarla İsveç ve Norveç bahriye personelinin de aynı haklarla hastaneden faydalanması sağlanmıştır. Elli yataklı bu hastane, 1874 yılında İstanbul’daki sivil hastanelerin en iyisi olarak kabul edilmektedir. Uzun yıllar boyunca bu üç katlı yapıda hizmet veren hastane, 1904’te İngiliz mimar H. Percy Adams tarafından projelendirilen bugünkü binasına kavuşur. L şeklinde bir plana sahip olan bu yeni yapı, ikisi bodrum olmak üzere altı katlıdır. İki kanadın kesiştiği iki noktada çokgen planlı küçük kulellerin bir araya gelmesi ile oluşan heykelsi görünüşün tam ortasından daha yüksek bir kule yükselmektedir. Aynı zamanda bayrak kulesi olarak kullanılan bu yapı, Beyoğlu silüeti içinde İngiliz bayrağını görünür kılmak amacıyla inşa edilmiştir. Gotik mimarinin çağdar bir yorumu kabul edilen yapı, özgün bir mimari anlayışa sahiptir.

 

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924 yılında İngilizler tarafından Kızılay’a devredilen yapı, 1937-1948 yılları arasında bir dönem Kuduz Hastanesi, 1948-1993 yılları arasında ise Beyoğlu Belediye Hastanesi olarak hizmet verir. 1993’ten itibaren Prof. Dr. Reşat Belger Devlet Göz Hastanesi olarak hizmet vermeye devam eden tesis, Galata silüeti içindeki farklı mimarisi, özellikle de kulesi ile dikkat çekmeye devam etmektedir.