Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

MANTAR GİBİ ÇOĞALAN ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ

 

Son zamanlarda hemen her yerde, her mahallede ve giderek neredeyse her sokakta yapılmakta olan AVM’ler çok kişinin tepkisini çekmekte. Hemen hemen her alanda olduğu gibi bu konuda da işin tadını kaçırdık. Sermayesi olan ama ön görüsü kıt kişiler nerede olursa olsun yaptıkları inşaatın hemen yanına veya alt katlarına alışveriş merkezi yapmak için birbirileriyle yarış halindeler. Kimse aklını kullanıp, yeni fikirler geliştirip farklı şeyler yapmayı denemiyor. Kolaycı bir yol tutturmuş gidiyoruz; yap bir AVM, topla kirayı... Dikkat ediyorum, Boğaz köprülerinin çıkışlarında özellikle sürat şeritlerinin geçişleri önünde sıralar oluşuyor, her gelen sağına soluna bakmadan bu sıralara giriyor. Halbuki biraz sağına baksa diğer geçişlerin boş olduğunu görmesi zor değil. Ama aklını kullanmak, çevre ile ilgilenmek, bakmanın bir ötesine geçerek “görmek” çoğumuzun ilgi alanına girmiyor. Önümüzdeki nereye giderse, biz de onu takip etmeye daha yatkınız. AVM konusu da bu doğrultuda gelişti ve sonu belirsiz bir şekilde devam ediyor.

 

DÜNYADAKİ ÖRNEKLER

 

AVM’lerin ilk çıkış noktası olan Amerika’da ve Avrupa’da AVM anlayışı günümüzde bizden oldukça farklı olarak gelişiyor. Artık ülkemizdeki gibi neredeyse hep aynı markaların (yaklaşık olarak 100 marka) yer aldığı AVM’ler şehir dışına, geniş alanlara taşınarak, farklı ürünlerin bir arada satıldığı büyük merkezlere dönüşüyor. Burada yer alan farklı birimler, küçük bir mahalle düzeni içinde oluşturuluyorlar; ara sokaklar, küçük meydanlar, gezi alanları, yeme içme durakları, kitapçılar... Açık havada dükkânlar arasında dolaşıyor, ister alışveriş yapıyor, ister çevreyi seyrediyorsunuz. Çağdaş yaşamın büyük bir kısmı kapalı mekânlarda geçtiği için, hava şartları ne olursa olsun, açık mekânlar kapalı mekanlara oranla daha çok tercih ediliyor. Doğası gereği insan yeni şeylere ilgi duyar. Birbirine benzer şeylerden, birbirini andıran mekân oluşumlarından bir süre sonra sıkılır ve yeni arayışlara girer. Hatırlarsanız Ataköy’deki Galleria ilk yapıldığında İstanbul için büyük olay olmuştu. Bırakın Ataköy havalisini Beykoz’dan, Pendik’ten hatta başka şehirlerden insanlar burayı görmek ve alışveriş yapmak için Galleria’ya geliyorlardı. Kısa süre sonra benzer alışveriş merkezleri peşi sıra şehrin hemen her noktasında kendini göstermeye başlayınca Galleria popülaritesini kaybetti, yöresel bir alışveriş merkezi olmaktan öte bir işlevi kalmadı.

 

ANTİK ÇAĞDA ‘AGORA’

 

Hemen herkes mantar gibi türeyen AVM’lerden şikâyetçi. Ancak geçmişe baktığımızda bu coğrafyada her zaman AVM benzeri yapılaşmalara rastlarız. Antik dönem ören yerlerini gezenler dikkat etmişler midir; hemen hemen her antik yerleşmenin ortasına denk gelen büyük bir boş alan vardır. Helen döneminde “agora” adı ile anılan bu alan, çarşı-pazar olarak kullanıldığı gibi çevresinde tapınakların, anıtsal yapıların yer aldığı bir eğlence, günlük toplantı alanıdır. Roma döneminde bu alanlar “forum” olarak bilinir. Hemen hemen aynı işlevi gören bu alanlara her Roma yerleşmesinde rastlanır, şehrin büyüklüğüne göre bir veya birden çok olan bu alanlar İstanbul’da dört adete ulaşır. Biri hariç hâlâ şehrin içindeki meydanların ilk çıkışları bu forumlardır. Forum Constantini (Çemberlitaş Meydanı), Forum Tauri (Beyazıd Meydanı), Forum Bovis (Aksaray Meydanı) ve ne yazık ki günümüze erişemeyen Forum Arcadii (Cerrahpaşa) bu oluşumun örnekleridir. Türk-İslâm anlayışı ve gelişen yapı teknolojisi bize kapalı çarşıları, arastaları, bedestenleri hediye eder. İstanbul, Kayseri, Urfa vd. şehirlerimiz ile Tebriz, İsfahan, Şiraz, Halep gibi şehirlerdeki kapalı çarşı, arasta ve bedesten örnekleri geçmişin önemli ticaret yapılarıdır.

 

YASAK ÇÖZÜM DEĞİL

 

Maalesef biz bu yapıları modernize ederek kullanmayı beceremedik. Batı kültürüne ait bir modeli örnek alarak, şehirlerimizi tadını kaçırırcasına bu yapılarla donatmaya başladık. Neyse ki bazı girişimciler farklı modelleri denemeye başladılar, tümü kapalı mekânlardan oluşan ve nerede ise tıpa tıp birbirine benzeyen yapılardan bunalan insanlarımıza açık havada vakit geçirme imkânı veren yeni nesil AVM’ler yapmaya başladılar. Zaman zaman yükselen bazı sesler, AVM yapımına yasak ya da kısıtlama getirilmesini talep ediyor. Şikâyetçi olsak da, AVM’ler arz-talep-piyasa dengesi doğrultusunda açıldılar. Ticaret eğer serbest olursa başarılı olur, devletin ticarete yasak getirmesi gelişmiş toplumlarda kabul edilebilir bir çözüm değildir. Devlet yalnızca tüketiciyi korumak adına gereken tedbirleri almakla yükümlüdür, yasaklarla çözüm üretilemez. Ticarette yanlış karar alan sermaye küçülür ve yok olur. Günümüzde sermaye akıllı olmak, hem de çok akıllı olmak mecburiyetinde. İnşaat sektörü, ekonomik büyümenin -gelişmenin değil- en önemli itici gücüdür ve bir dönem sermaye birikimi için kullanılması kabul gören bir yöntemdir. Ancak bu kadar çok sayıda ve sıklıkta AVM yapılması uzun vadede ticari açıdan yanlış bir karardır. Bazı bölgelerde yapılmış olan AVM’lerin kullanım dışı kaldığını, bazılarını kapandığını görmekteyiz. Peki bundan sonra ne olacak? Sermaye, gerekli araştırmaları yapıp, inşaat dışındaki alanlara kayarak, yatırım yapmak zorunda olduğunun farkına varacaktır. Hata yapmadan ileri doğru yürümek her zaman mümkün olmuyor. Önemli olan en az hata ile gelecek oluşturmada. Bu nedenle inşaat yapanların artık AVM yerine yapacak yeni bir şeyler bulmak için akıllarını yormaları, araştırma yapmaları gerekiyor. Son günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Roma ziyareti sonrası dile getirdiği yakınmalar, doğrusu umut verici bir gelişmedir. Nihayet devletin üst kademesindeki yöneticiler de bu olayı teşhis etmekte ve bir yerlerde yanlış yapıldığının farkına varmaktadırlar. Bundan sonra yapılacak iş üstün bir irade ile şehirlerimizin oluşumuna, bürokrasi dışında yön verecek bir yapı oluşturmaktır. Bence ülkemizin bu iradeye şiddetle ihtiyacı var.