Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

İSTANBUL ÜZERİNE IV

 

Tabula Peutingeriana adıyla tanınan ve aslı MS 365 yılında yapıldığı ileri sürülen ve o gün için bilinen dünyanın tümünü kapsayan bir “Dünya Haritası” vardır. Roma İmparatorluğu döneminde yapılan bu haritada yollar ve yolların üzerindeki duraklar arasındaki mesafeler belirtilir. Orta Çağ’da çeşitli kopyaları yapılan bu haritaların bir kopyası 1508 yılında vasiyet yoluyla rahip Konrad Pertinger’in eline geçer ve onun tarafından yayınlanır. Günümüzde aslı Viyana Avusturya Ulusal Kütüphanesi’nde bulunan haritada o gün için bilinen dünyanın üç şehri özel olarak birer insan figürü ile belirtilmiştir; Roma, İstanbul ve Antakya. Roma şehrinin figürü olarak Papa, İstanbul’un üzerinde İmparator Konstantin, Antakya’da ise muhtemel Saint Pierre seçilmektedir. İstanbul, o gün için Nea Roma (Yeni Roma) veya Konstantinopolis adıyla anılan şehirde taht üzerinde oturan insan figürünün (İmparator Konstantin) sol elinde kalkan, sağa doğru uzanan elinde ise mızrak bulunmaktadır. Bu figürlerin yorumunu yapan uzmanlar, İmparator Konstantin’in Batı’dan gelecek tehlikeleri işaret ettiğini belirtirler.

 

Tek Persler'e yenildi

 

İstanbul, ilk kuruluşu olan Lygos şehrinden beri Batı’dan gelen tehlikelerle boğuşur. MÖ 660’de Megaralı Greklerin eski Lygos şehrini tahrip ederek Byzantion olarak yeniden düzenledikleri sırada geldikleri ülke batıdadır. Daha sonra kısa bir süre doğudan gelenlerin, Pers Kralı Büyük Darius’un MÖ 513 tarihinde yaptığı İskit seferi sırasında Pers’lerin hakimiyetine giren şehir, bir anlamda kurtuluşunu, MÖ 479 tarihinde batıdan gelen Spartalı komutan Pausanias’a borçludur. Kısa süreli Pausanias hakimiyeti MÖ 477’de Atina’nın önderliğini yaptığı Delos Birliği hakimiyetine dönüşür. MÖ 411’de kısa süreli bir bağımsızlık yaşayan şehir MÖ 409’da Atina’lı Alkibiades tarafından yeniden fethedilir. MÖ 405’de tekrar Sparta hakimiyetine giren kentin kısa sürelerle çeşitli istilalar yaşaması büyük tahriplere neden olur. Sparta hakimiyeti sırasında MÖ 378’de Byzantion İkinci Attika Deniz Konfederasyonu’na üye olur. Ancak bu üyelik Makedonyalıları kızdırdığı için MÖ 340-339 tarihinde bu kere Makedonya Kralı II. Filippos kenti kuşatırsada alamaz ve Sparta hakimiyeti devam eder. Bu dönemlerde Anadolu kaynaklı Galatyalılar Konfederasyonuna her yıl haraç ödeyen şehir, bir taraftan Bitinya, diğer taraftan Makedonya Krallıkları’nın baskısı altındadır. MÖ 146’da Makedonya Savaşı’ndan sonra Roma Cumhuriyeti’ne bağımlı bir kent devleti statüsü kazanır. Roma’nın İmparatorluğa dönüşmesinden sonra Vespasianus’un hükümdarlığı döneminde ise MÖ 73’de Roma’nın Bitinya-Pontus Eyaleti’ne bağlı bir kent haline gelir.

 

Köy statüsü

 

Nisan 193’te kendine bağlı askerlerce Roma İmparatoru ilan edilen Septimius Severus 194 yılında Suriye Valisi Gaius Pescennius Niger ile savaşa tutuşur. Bu savaştan galip çıkan Septimius Severus, savaş sırasında Niger’in tarafını tutan Byzantion’u üç yıl boyunca kuşatır. Şehir uzun süreli bu kuşatma sonucu teslim olunca, halkı kılıçtan geçirir ve şehir surlarını yıkarak, kent statüsünü kaldırır ve onu Herakleia Perinthos-Marmara Ereğlisi’ne bağlı bir kome (köy) yapar.

 

Ancak konumu itibariyle şehrin bu nitelikte bir idari birim haline gelmesi mümkün değildir. Bu nedenle oğlu Caracalla’nın desteği ile şehri yeniden yapılandırır ve kent surlarını genişletir. Bu dönemin İstanbul’a en önemli armağanı günümüzde bir bölümü hala varlığını korumakta olan ve Sultanahmed Meydanı’nın altında yer alan Hippodrom’dur. Bu arada şehrin adı da değiştirilir ve uzun bir süre oğlu Caracalla’ya atfen Antoninia ya da Avgusta Antoniniana adıyla anılır.

 

İmparator Constantinus, 313’de yayınladığı Milano Fermanı ile Hıristiyanlara yasal statü sağlar. Ancak bu durum ve Constantinus’un Hıristiyanlığa eğilimi Romalılarca hiç de hoş karşılanmamaktadır. Roma İmparatorluğu için yeni bir başkent gerektiğini düşünmekte olan imparator eyleme geçer ve 324 yılından itibaren içinde yaşadığımız bu şehri yeni başkent yapmak için çalışmalara başlar. 11 Mayıs 330 tarihinde büyük bir törenle şehri Roma’nın yeni başkenti olarak ilan eder. Şehrin yeni adı Deutera Roma-İkinci Roma veya Yeni Roma olarak ilan edilir. Daha sonraları ise dördüncü kere yenilenmesine neden olan kişiye atfen Konstantinopolis-Konstanti’nin Şehri olarak anılacaktır.

 

Roma’nın yeni başkenti çok uzun yıllar boyunca bilinen dünyanın başkenti olarak varlığını sürdürür. Ancak 1204’de Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Avrupalılar (Latinler) tarafından işgal edilir. Nerede ise tüm varlığı yağmalanır ve büyük oranda tahrip edilir. 1261’e kadar 57 yıl süren bir işgal dönemi yaşar. 1261’de Romalılar tarafından tekrar ele geçirilen şehir artık büyük oranda yıkıntı halindedir.

 

1453 yılı Nisan ayı ortalarına doğru Edirne’den hareketle İstanbul üzerine yürüyen Fatih Sultan Mehmed şehri kuşatır. 54 gün süren bu kuşatma sonrası 2 Mayıs 1453 günü sabahı şehir fethedilir. Bundan böyle şehrin adı uzun bir süre boyunca Kostantiniyye olarak anılır.

 

Görüldüğü gibi bu şehir MÖ 513 ile 479 tarihleri arasındaki 34 yıllık Pers istilası haricinde hep batıdan gelen kuvvetlere yenik düşmüştür. Megaralılar batıdan gelir, Septimius Severus bir batı imparatorudur. Constantinus’un gücü Roma İmparatoru olmasından kaynaklanır, Latinler’in ise çıkış noktası Venedik ağırlıklıdır. Çoğumuz Fatih Sultan Mehmed’in Anadolu kökenli bir hükümdar olduğunu düşünürüz, halbuki Edirne 1361 tarihinde feth edilir ve kısa süre sonra 1365 yılında ikinci başkent olarak kullanılmaya başlanır. Fatih Sultan Mehmed bu şehri Edirne’den yani batıdan gelerek fetheder.

 

Constantinus’un ön görüsü veya onun taht üzerindeki konumuna bakılarak yapılan yorumların gerçekleşme payı büyüktür. Bitmedi, 1923’e kadar beş yüz yıla yakın Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentliğini yapmış bu şehir bir kere daha batıdan gelen güçlerin beş yıla yakın işgaline maruz kalır. 13 Kasım 1918 günü şehri kontrolü altına alan I. Dünya Savaşı galipleri, 16 Mart 1920 günü işgale başlarlar, bu işgal 6 Ekim 1923 günü Türk askerinin şehre girişine kadar da sürer.

 

Anlaşılan bu şehri zaman zaman kuşatsalar da 2500 yıldır, doğudan gelen bir tehlike söz konusu değildir, görmekte olduğumuz yüzyıllar öncesine ait çizimi dikkate aldığımız taktirde batıdan gelen güçlere karşı dikkatli olmamız gerektiği açıktır. Bu arada çok az insanımızın farkında olduğu bir diğer çizim ise Türk Hakimiyeti dönemine aittir. Aslı Venedik Correr Müzesi’nde olan ve Battista Agnese tarafından 1 Eylül 1553 günü çizildiği bilinen bu resimde Türk İmparatoru Süleyman Şah (Kanuni Sultan Süleyman 1520-1566), sağ elinde kılıç tutar şekilde Anadolu üzerine yerleştirilmiş bir tahta oturmakta ve batıya doğru bakmakta mı, yoksa sizi bekliyorum mu demekte? Yorum size ait!