Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

İBRAHİM ÇALLI VE SERGİSİ

 

Hayat kâfi gelmiyor, çok kısa sanat için.

İbrahim Çallı

 

İslam’da Resim

İslam inancında resim yasağı yoktur, bu konuda daha sonraki dönemlerde bazı yasaklar çıkmışsa da günümüze kadar tam anlamıyla bir değerlendirme yapılmamıştır. Kur’an-ı Kerim’de resim konusunda herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, “Sebe Sûresi”nin on üçüncü ayetinde; “Onlar Süleyman’a dilediği gibi: mabedler, heykeller, büyük tekneler kadar geniş havuzlar ve sağlamca tespit edilmiş kazanlar yaptılar” denilerek, heykel yapımının hoş karşılandığı belirtilir. Gerek Hz. Peygamber gerekse dört halife döneminde böylesi bir yasak olup olmadığı bilinmemektedir. Buna karşın Emevi Saltanatı süresinde yapılan saray ve hamamlarda; Mşatta, Kuseyr Amra, Hırbetü’l Mefeer, Kasrü’l Hayr el-Garbi gibi yapılarda bir bölümü günümüze kadar ulaşan gerek alçak kabartma gerekse çok sayıda resim bulunmaktadır.

 

Resim Yasağı

Resim yasağı kesin olarak Musevilikte yer alır. “Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın yahut aşağıda yerde olanın yahut yerin altında sularda olanın hiçbir suretini yapmayacaksın; onlara eğilmeyeceksin” (Çıkış 20-4). Buna karşın gerek Osmanlı gerekse Sünni İslamın yaygın olduğu bölgelerde bir resim karşıtlığı mevcuttur. Ancak İran gibi Şii inancının yaygın olduğu coğrafyada gerek İsfahan gerekse Şiraz gibi şehirlerde cephelerinde ve içinde çok sayıda resmin bulunduğu geçmiş döneme ait yapılar bulunmaktadır.

 

Osmanlı coğrafyasında da son dönemlere kadar büyük ebatlı resim yapılması pek de karşılaşılan bir durum olmamasına rağmen, çok sayıda hatta günümüzde bile ancak siyah poşet içinde satışa sunulabilecek resimli-minyatürlü kitap yapıldığı ve büyük paralar karşılığı satıldığı bir gerçektir.

 

Fatih ve Resim

Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmed’in İtalya’dan ressamlar davet ederek çok sayıda yağlı boya resmini yaptırdığı ve bunları sarayın çeşitli yerlerine astırdığı bilinmektedir. Daha sonra tahta çıkan Sultan II. Bayezıd (1481-1512) bu resimleri kaldırtmış ve çoğunu sattırmıştır. Büyük ebatlı, daha doğrusu duvara asılacak seyirlik resim yapımı uzun müddet hoş karşılanmamıştır. Ancak özellikle askerî alanda ihtiyaç duyulan harita ve çevre krokileri resim sanatına ilgi duyulmasını sağlamıştır. Sultan III. Mustafa (1757-1774) döneminde kuruluş çalışmalarına başlanan ve 1782’de açılışı yapılan Mühendishane-i Bahri Hümâyun’da resim dersleri verilmeye başlanır. Daha sonra Sultan III. Selim (1789-1807) döneminde açılan Mühendishane-i Berri Hümâyun’da ve Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde kurulan Mekteb-i Harbiye-i Şahane ve Mektebi Tıbbiye’de resim öğretimine ağırlık verilir. Sultan II. Mahmud’un yağlıboya resimleri yaptırdığı ve çeşitli devlet dairelerine astırdığı anlatılır.

 

Daha sonra tahta geçen Sultan Abdülmecid (1839-1861) ve özellikle Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde batı tarzı resmin ve heykelin saray tarafından teşvik edildiği ve bu konuda öncelikle Fransa’ya eğitim için çok sayıda sanatçı gönderildiği bilinmektedir. İlk Osmanlı ressamları genelde asker kökenlidir. Türk primitifleri de denilen bu grup içinde yer alan Halil Paşa, Süleyman Seyit Bey, Hüseyin Zekai Paşa, Hoca Ali Rıza ile Mektebi Tıbbiye çıkışlı Şeker Ahmed Paşa önemli eserlere imza atan öncülerdir. Çoğunlukla insan veya canlı figürü bulunmayan bu resimler içinde Şeker Ahmed Paşa’nın insan figürlü resimleri dikkat çeker.

 

Bir sonraki grubun dikkat çekici ismi hiç şüphesiz özel eğitim alan Osman Hamdi Bey’dir (1842-1910). Osman Hamdi Bey’in yaptığı çalışmalar sonrası 2 Mart 1883 günü Sanayi-i Nefise Mektebi’nin açılışı gerçekleşir. Bundan böyle resim eğitimi bir eksiği tamamlamak için değil, gerçek sanat için verilecektir.

 

Çallı İbrahim

13 Temmuz 1882 günü Denizli’nin Çal kasabasında doğan İbrahim, doğduğu şehre atfen Çallı diye anılacaktır. Rüştiyeyi Çal’da, İdadiyi İzmir’de okuyan Çallı, ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle bir dönem katiplik yapar. Bu arada Çarşıkapı’da Ermeni asıllı ressam Ruben Efendi ile tanışır. Muhtemelen Şeker Ahmet Paşa’nın tavsiyesiyle Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydolur. 1910 yılında Maarif Nezareti’nin açtığı “Avrupa’ya tahsile gönderilecek öğrenciler” yarışmasında birinci olur ve eğitimine devam etmesi için Paris’e gönderilir. Fernand Cormon atölyesinde dört yıl eğitim aldıktan sonra yurda döner. Aynı yıl Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Alexandre Vallaury’nin yardımcılığına atanır ve 1947 yılında yaş haddinden emekli oluncaya kadar otuz üç yıl ders verir. 22 Mayıs 1960 günü yetmiş sekiz yaşında vefat eden İbrahim Çallı gerek eserleri gerekse yetiştirdiği öğrencileri Cevat Dereli, Ali Çelebi, Zeki Kocamemi, Eşref Üren, Nurullah Berk, Zeki Faik İzer gibi ünlü ressamlar Türk Resim Tarihi’nin unutulmazları arasında yer alır.

 

Emekli olan unutulur

Sağlığında kendisiyle ilgili tek bir kitap emekli olduğu günlerde Güzel Sanatlar Akademisi tarafından yapılır. Pek çok müzede ve koleksiyonda eserleri bulunan Çallı için bu kez İzmir’de Folkart Galeri’de seksen resminden oluşan bir sergi açıldı. Çok iyi düzenlenmiş bu sergide müzelerin ve toplumca bilinen koleksiyonların dışında kalan çok sayıda eseri de görülebiliyor. 23 Kasım günü açılışı yapılan sergi 17 Nisan 2022 tarihine kadar gezilebilir. Havanın, İzmir’e yakışmayacak kadar soğuk olduğu bir dönemde yaptığımız bu gezi bizim için büyük bir zevkti. Kapağında Ara Güler’in Çallı fotoğrafının olduğu üç yüzü aşkın sayfalı sergi kataloğu da, bunca sene sonra Çallı’yı yeniden hatırlamamıza neden oldu. Gerek böylesi bir sergi düzenledikleri gerekse İzmir gezimiz sırasında gösterdikleri misafirperverlik nedeniyle Folkart ilgililerine teşekkür eder, bundan önce yaptıkları gibi bundan sonra da böylesi sergi ve etkinliklerle İzmir’i şenlendirmelerini dilerim.

 

Sanat insan malıdır. İsterim ki insan olan vatandaş resmi sevsin. Bu iş para ile pulla değildir. Bana bir çorba içirene bir tablo verebilirim. İlhamı cemiyet sipariş eder. Sanatkâr da yaratır… Zannetmeyiniz ki Allah’la ressam arasında sıkı fıkı bir dostluk vardır. Hayır… Bir gün bile meleklerin gelip kulağıma bir şeyler fısıldadığını görmedim. Ancak, daima hatırlarım ki Paris’te tahsilde iken oturduğum Sirkeci’nin en perişan otellerinden biri kılığındaki pansiyonumun ihtiyar kapıcısı kaç defa, ‘Bana küçük bir tablo yap, burada bir sene bedava otur!’ demiştir.

 

İçinde yaşadığımız günlerde tabloları milyonlu rakamlara satılan Çallı ve onun yetiştirdiği öğrenciler Türk Resim Sanatı’nın bugünkü büyüklüğe erişmesini sağlamışlardır. Ruhları şad olsun.

 

İbrahim Çallı, Haz. Fahri Özdemir, İzmir, 2021.