Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

FRÉJUS AMFİTİYATROSU’NUN RESTORASYONU

 

Geçen hafta ülke gündeminin bir bölümünü Kız Kulesi’nin betondan arındırılmak için yıkılması işgal etti. Acaba bu konuda kültür turizmi yapan diğer ülkeler neler yapıyor, malik oldukları kültür varlıklarının ömürlerini uzatıp, ne gibi yöntemlerle ülke ekonomisine kazandırıyorlar? Bu ülkeler UNESCO ve ICOMOS gibi uluslararası kurum ve kuruluşların önde gelen üyeleri. Çoğunlukla bu kurumların başkanları bu ülkelerden seçiliyor. Uluslararası varlığı söylenen kurallar yalnız bizi mi bağlıyor? Onların bu kurallara uyma yükümlülükleri yok mu? Yoksa bizim bu gibi konularda konuşan, yetkin olduğunuz düşündüğümüz kişiler, kendi yeteneksizliklerini örtmek için bizi mi kandırmaya çalışıyorlar?

 

“Julius’un Pazar yeri”

Fransa’nın Akdeniz kıyılarında bir sahil şehri olan Fréjus’un, Julius Ceasar (MÖ 49-44) tarafından, “Julius’un pazar yeri” anlamına gelen “Forum Julii” adıyla kurulduğu düşünülmektedir. Kısa bir süre sonra Augustus (MÖ 44-MS 14) döneminde Roma’nın Gallia Narbonensis eyaletinin başkenti olarak gelişmeye başlar. Fréjus’un büyük limanı Roma’nın Galya deniz filosunun üssüdür. O dönemde Batı Akdeniz’de Ostia’dan sonra ikinci büyük liman olduğu kabul edilir. İmparator Tiberius (MS 14-37) döneminde şehir, yapılan su kemeriyle gelişmeye başlar ve amfitiyatro ile bir tiyatro yapılır.

 

VI. yüzyılda Lyon’dan sonraki en büyük ikinci piskoposluğa sahip olan şehirde “Fréjus Piskoposluğu” kurulur. Muhtemelen zaman içinde limanın dolması sebebiyle eski gücünü kaybeder ve küçülür. Provence bölgesinin önemli şehirleri Nice’e 70 km, Cannes’a 37 km, Toulon’a 90 km, uzaklıkta bulunan ve günümüzde 60.000 dolaylarında bir nüfusa sahip olan şehir, özellikle turizm geliri ile geçimini sürdürmektedir.

 

Hükümetin çalışmaları

Fransız Hükümeti, Provence-Alpes-Côte d’Azur Bölgesel Konseyi ve yerel yönetimler arasında 2000 yılında imzalan “Miras Planı” anlaşmasının bir parçası olarak Fréjus Amfitiyatrosu’nun onarım ve yenilenmesi çalışmaları başlatılır. Çalışma programının iki amacı bulunmaktadır. İlk amacı, erozyon tehdidi altındaki antik kalıntıların, etkin şekilde korunabilmesi için sağlamlaştırılmasıdır. Diğer amacı ise büyük gösterilere ev sahipliği yapabilecek, yürürlükteki günümüz standartlarına uygun yeni ve modern bir gösteri merkezi yapılmasıdır.

 

Fréjus Amfitiyatrosu üzerindeki ilk arkeolojik çalışmalara XIX. yüzyılda Fransız mimar, arkeolog ve gezgin Charles Texier başlar. 1902-1903 yıllarında İngiliz arkeolog W. H. Bullock, ardından 1920’li yıllarda Dr. Alphonse Hall tarafından yeni araştırmalar yapılır. Ancak en geniş ve kapsamlı çalışma 1959 yılında Malpasset Barajı’nın yıkılması üzerine oluşan sel felaketi sonrasında Paul-Albert Février tarafından 1960-1963 yılları arasında yapılır.

 

İkinci büyük gösteri alanı

Şehrin en kuzey ucunda, Galyalılar Kapısı’nın yakınında inşa edilmiş olan amfitiyatronun orta alanı 112,75 metre uzunluk ve 82,65 metre genişliğinde olup oturma sıraları ile birlikte 7.227 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Bu verilerden amfitiyatronun 14.000 izleyici kapasitesi ile Arles Amfitiyatrosu’ndan sonra Fransa’nın ikinci büyük gösteri alanı olduğu anlaşılmaktadır. Yaz aylarında boğa gösterileri için kullanılan, diğer zamanlarda geziye açık olan amfitiyatronun zaman zaman onarım gördüğü ancak etkin bir müdahalenin yapılmadığı bilinmektedir.

 

Yapılan çalışmalar sonrası hazırlanan yenileme projesi, “Güneydoğu Arkeolojik Araştırmalar Komisyonu” tarafından onaylanır. 2006-2007 yılında “Bölgesel Arkeoloji Daire Başkanlığı” tarafından yapılan tespitlere dayanılarak hazırlanan bu projenin amacı, kapsamlı bir belgesel bilanço hazırlayarak, orijinal kalıntılara zarar vermekten kaçınmak suretiyle restorasyon ve değerlendirme işleminin imkânları ile sınırlarını belirlemektir. Bunun için üç alan özel olarak değerlendirilir: kuzey cephesi, güneydoğudaki ana giriş ve merkez arena.

 

Monumental dergisi

 

“Fransa Ulusal Anıtlar Merkezi” tarafından yayınlanmakta olan “Monumental” dergisinin 2013 yılı 1. sayısının, 24-39. sayfalarında onaylanan proje, yapının önceki ve onarım sonrası fotoğraflarının yayınlandığı altı yazarlı bir makale yer almaktadır. Makalede bu müdahalenin niçin ve nasıl yapıldığı konusundaki açıklamalar biraz laf kalabalığına getirilmiş! “... 14 Haziran 2011’de, Ulusal Anıtlar Merkezi/Centre des Monuments Nationaux üçüncü kez sunulan anıtsal proje karşısındaki şüphe ve korkularını ifade etti. Fréjus Amfitiyatrosu’nun kabuğunun ‘üst’ kısmını inşa etmeyi içeren işin ikinci aşaması devam ediyordu. Bu sorgulamalar ve önlemler, 2010 yazında medyada yer alan haberler, idari itirazlar ve davalarla daha da alevlendi. Bu aynı zamanda, özellikle yeniden kullanım amacı taşıyan anıtlar üzerindeki projelerin mimari ve kültürel temsilinin zorluklarını, kalıntılar ve yeni düzenleme arasındaki çözüm detaylarının algılamada, hâlen algılanabilir olan ve algılanabilir olmaktan çıkanın algılanması gibi zorlukları da gözler önüne sermektedir...”

 

Ne güzel değil mi? Ulusal Anıtlar Merkezi şüphe ve korkularını ifade ediyor ama onaylanan proje devam edebiliyor! “... Uygulayıcının bakış açısından, bu tartışmalardan beş düşünce ortaya çıkmaktadır: bilgi edinme ve projede bu bilgilerin dikkate alınması; arkeolojik kalıntıların korunmasını içeren genel problem projenin materyal ve görsel etkisinin değerlendirilmesi; güncel ara durum şehirde yürütülen mimari ve kültürel proje...”

 

Büyük laflar mı, uygulama mı?

“... Bu tartışmalar ve konuşmaların, gereken noktalara dikkat çekilmesi çalışmalarının, çalışmanın kronolojisi ile ilgili, inşaat, teknik ve biçimlerin yanı sıra yapının işleyişine dair bilgilerin derinleştirilmesine olanak tanıdığı. Bu bilgilerin hâlen alanda bulunan kalıntıların görünür olarak tekrardan inşa edilmesi gibi antik organizasyon meseleleriyle ilgisi de göz önünde bulundurulmuştur...” Ancak, bütün bunlar yapıldığı ve sonuçta bu makalenin omurgasını teşkil ettiği sırada yenileme çalışmaları devam etmektedir. Gerçek mimarlar, teorik bilgi sahipleri değil, yapı yapma bilgi ve becerisine sahip olan mimarlar bilirler ki, bu nitelikte bir yapı için hazırlanan ve uygulamaya başlanan projelerde, uygulama devam ederken sürekli proje revizyonu, özellikle de radikal değişiklikler yapılamaz. Çünkü mimaride yapılan radikal değişiklikler, statik, tesisat, elektrik, aydınlatma, akustik gibi diğer tüm disiplinleri de etkiler ve bunlarda da revizyon yapılması gerekebilir. Bu da büyük maliyet artışlarına ve zaman kaybına neden olur. Bu nedenle konusunda uzman ve kararlı mimarlar ile akıllı işverenler, her tür isteklerini kâğıt üzerinde hallolacak şekilde tasarlarlar, yapı yapılırken çok mecbur kalmadıkça da projelerde değişiklik yapmak istemezler.

 

Amfitiyatro’nun yeniden kullanımı

Ne yazık ki bu yapıyı görmedim, ancak gerek internet ortamında gerekse yayınlanan makaledeki fotoğraflar ile nereden nereye gelindiğini yakinen takip ettim. Esas olarak bütün bu açıklamalar sonrası ortaya çıkan sonuç bizleri ilgilendirmektedir. Bu restorasyon sonrasında MS I. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan amfitiyatro mükemmel bir açık hava konser alanına dönüştürüldü. Geçmişten kalan duvarların bazı bölümleri konserve edilerek olduğu gibi korunmuş, ama çoğu duvar brüt beton eklerle takviye edilmiş, seyircilerin oturma sıraları tümden yenilenmiş, herhangi bir panik sırasında ortaya çıkabilecek olan hareketlenmeye karşı her tür güvenlik tedbirleri alınmış. Pek ortalıkta gözükmemekle birlikte, orta bölümün katılmasıyla birlikte 25.000 kişilik bir konser alanı için gereken tuvaletler inşa edilmiş, yiyecek ve su ihtiyacına cevap verecek mekânlar oluşturulmuş. Söz konusu makalede yer verilmemekle birlikte internet ortamında rastladığım bir konser görüntüsü beni hem mutlu etti hem de üzdü!

 

Mutlu oldum çünkü yeryüzünde bize geçmişten emanet olarak kalan yapıları tekrar kullanıma alma, toplumun beğenisine sunma cesaret ve kararlılığını gösteren ülkeler ve insanlar mevcut. Üzüldüm çünkü benim ülkemde geçmiş dönemlere ait buna benzer pek çok sayıda yapı olmasına karşın büyük bir tembellik ve cehaletle onların yeniden hayata katılmasına karşı çıkan oldukça kalabalık bir grup var. Ülkemin, ülke insanımın zenginleşmesinin ve ülkesi ile iftihar etmesinin önündeki bu engel ne zaman kalkar? Ne zaman aklımızı başımıza alır, “Bu işler böyle yapılmaz” diyerek kendini ve toplumu kandıranlardan, nasıl kurtulacağız diye merak ediyorum. Fréjus Amfitiyatrosu için daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler internetten “Arènes de Fréjus” ismiyle arama yaparlarsa çok daha bilgi ve görselle ulaşma imkânına sahip olacaklardır.

 

Fréjus Amfitiyatrosu bir seyir mekânı olarak yapılmıştır, seyirlik yapı değildir. Bu onarım sonrası gerçek fonksiyonu iade edilmiş ve tekrar seyir mekânı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Dilerim aklı başında, ülkesinin kültür varlıklarının değerini bilen insanlar benzer örnekleri bizim ülkemizde de gerçekleştirirler.

 

Bu yazının yazılabilmesi için Fransızcadan gereken tercümeyi yapan Sevgili Şilan Çete’ye katkısı için özellikle teşekkür ederim.