Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

CEHALET ÜZERİNE II

 

“Hiçbir şey bilmeyen cahildir, ama bilip de susan ahlaksızdır”

Bertolt Brecht

 

Cehaletin muhteşem karanlığı, her şeyin üstünü örtüyor ve bazı insanların derin bir uykuya dalmasını sağlıyor. Bu insanlar da uykudayken gördükleri rüyaları gerçek sanıyor ve gelecek hayatlarının bu hayal dünyasının içinde geçeceğini umuyorlar. Diğer yandan uyanık kaldıkları kısa süreler içinde ise nasıl olursa olsun, hiçbir ahlak ve hukuk kuralına bağlı olmaksızın günlerini geçirmek için didiniyorlar.

 

Elbistan Gezisi

1970’li yılların sonuna doğru Elbistan’a gitmiştim, bir mermer ocağını görmek için şimdi adını hatırlayamadığım bir mezraya uğradık. Derme çatma bir koyun ağılı ve ağılın bir köşesine sığınmış anne, iki oğul, iki gelin ve torunlar. Bir de pınarın başına yapılmış en fazla bir buçuk metrekare büyüklüğünde beton yalak. İki genç adam, ikide bir yalağı gösterip “Ne güzel olmuş değil mi?” diye soruyorlardı. Birkaç kez tekrarlanan bu sorudan sıkıldım ve cevap vermek istemedim. Sonra düşündüm ki bu iki adamın günler boyu taşıdıkları iki üç torba çimento ile yaptıkları bu yalak, onlar için dünyanın en önemli inşa faaliyetiydi. Onlarca yapı yapmış benim gibi biri için herhangi bir değer taşımayan bu yalak, onlar için büyük bir iftihar vesilesiydi.

 

Elbistan’dan alınan ders

Uzun yıllar boyunca zaman zaman aklıma gelen bu yalak hikâyesinin beni gerçekten etkilediğini söylemek isterim. İnsan ne kadar az bilgi sahibi olursa o kadar mutlu olma şansı var. Bilgi seviyeniz arttıkça, mutluluk oranınız da azalıyor. Çünkü her şeyin farkına varıp sorular soruyorsunuz, her bir soru ise sizi bir başka soruya doğru sürüklüyor. Bazıları cevaplanabilir, bazıları ise cevaplanması güç ya da imkânsız sorular. Sanırım cehalet ile mutluluk arasında büyük bir ilişki var. Küçük şeylerden mutlu olup, bu hayatın geçici olduğunu düşünmek çoğu insanın dertsiz tasasız bir hayat sürmesini sağlıyor. Biraz okuyup, düşünülmesi gereken şeyler olduğunu anlamaya başladığınız an, her şey yerle bir olup farklı bir dünya ile karşı karşıya kalıyoruz. Giderek gelişen düşünce dünyamız bizi değişik sonuçlara götürüyor. Çoğu şeyin bize anlatıldığı gibi olmadığını, anlamakta güçlük çektiğimiz bazı şeylerin ise gerçekte anlaşılmaması için öyle sunulduğunun farkına varıyoruz.

 

Cehalet ile Devrimcilik

Bir dönemin ünlü idare hukuku hocası Mukbil Özyörük konuşmalarından birinde: “Ne zamandan beri dilde cehaletin adı devrimcilik oldu?” diye sorar. O günden bu yana yıllar geçer, cehaletini ideoloji arkasına saklanarak gizleyen, hatta cehaletini iftihar konusu yapan insan sayısı giderek artar. Ne yazık ki günümüzde, bilgisizlik, bilmezlik, habersizliğin karşılığı olan cehaletin giderek yaygınlaştığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Ortaokul öğrenimim sırasında rahmetli edebiyat hocamız Sedat Bey sık sık, sorduğu sorulara bilmediği halde cevap vermeye çalışan bazı arkadaşlarımız için; “Cahilin cesareti çoktur!” derdi. Bu sözün ne kadar gerçek olduğuna yaşamım boyunca sık sık şahit olurum ve bir kere daha kendisini rahmetle anmama sebep olur.

 

Cehalet iş başında

Goethe; “Cahilliğin eyleme geçişinden daha korkunç bir şey yoktur” demiş. Üzerinden uzun yıllar geçse de doğruluğu tartışma konusu edilemeyecek bir söz. Cahilliğin eyleme geçmesini bir yana bırakın, nerede ise tüm dünyada cehalet kamu gücünü eline geçirerek, cehaletinin verdiği güven duygusu ile bilgi sahibi olan insanları yönetmeye başladı. Kanunları onlar yorumluyor, kendi yorumlarına göre sonuçlara varıyor ve sizin de vardığı sonuçlara göre hareket etmenizi istiyor. Söylenen veya yapılan işin yanlış olduğunu görüp, uyarıda bulunuyorsunuz, bu kez de size kötü insan gözü ile bakıyor. Kendi hükümlerine sizin de kayıtsız şartsız uymanızı, uslu bir çocuk gibi itiraz etmeksizin itaat etmenizi bekliyor. Hz. Peygamber’e atfedilen bir söz var; “Cahiller, cesur olurlar”. Cehaletin getirdiği cesaret yapılmaması gereken işlerin yapılmasına, yapılması gereken işlerin yapılmamasına neden oluyor. “Biz söylemiştik, bu iş böyle yapılmaz, eğer yapılırsa sonuç bu olur!” denildiğinde ise, herhangi bir cevap alamıyoruz. Ama konuştuğumuz insanların gerek yüz ifadeleri gerekse davranışları, söz olarak dile getirilmese de “Ben yaptım oldu” felsefesinin geçerli olduğunu yansıtıyor.

 

Cehalet ve internet

Cehaletin ürettiği bilgi de çok yaygın, özellikle internette kendine geniş bir alan buluyor. Bu tür bilginin bir işe yaramasından vazgeçtim, ortalığı kirletmekten ve insanları yanıltmaktan başka işe yararları yok. Üstelik kısa süre içinde yaygınlaşıyor ve gerçeğin yerini bu yanlış bilgiler alıyor.

 

Aslında cehalet, giderilmesi gereken bir şeydir. Herhangi bir konuda cahil olmak utanılacak bir şey değildir. Merak ettiğini veya cahili olduğun konuyu araştırıp, öğrenirsin. Ancak bazı kişiler cahil olduklarının farkında değiller, işte en büyük problem hem cahil hem de cehaletinin farkında değil. Ne yazık ki Albert Einstein’ın söylediği sözün ne kadar önemli olduğunun farkında da değiliz; “Cehalet ne güzel: her şeyi biliyorsun!”. Şeref Oğuz ise bir yazısında; “Ahlak toplumun tutkalıdır. Düşük ahlak yüksek cehaletle buluştuğunda hiçbir toplum varlığını sürdüremez” diyerek bizi bekleyen tehlikeye karşı uyarıda bulunuyor.

 

“Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmemektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikati gören alimler çıkabilir.”

Mustafa Kemal Atatürk