Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

ANABASİS

 

Bazı kaynaklarda “On Binler’in Dönüşü” olarak da isimlendirilen “Anabasis”, MÖ 401 yılı mart ayında Ksenophon’un Sardes (Sart) kentinden yola çıkışı itibariyle başlarından geçen olayları anlattığı bir kitaptır.

 

Suikast iddiası

Pers Kralı Dareios (Darius) Olhos’un iki oğlu olur. Bir süre sonra küçük oğlu Kyros’u Anadolu kuvvetlerinin başkomutanlığına getirir. MÖ 404 yılındaki vefatından önce oğullarını yanında görmek ister. Artakserkses zaten yanındadır, küçük oğlu Kyros ise dost olarak kabul ettiği kendinden önceki Anadolu satrapı Tissaphernes ile birlikte Babil’e gelir. Dareios vefat edince tahta büyük oğlu Artakserkses çıkar. Tissaphernes Kyros’un suikast hazırladığını söyleyerek kralı uyarır. Bu uyarı üzerine kral kardeşi Kyros’u öldürmek ister. Ancak anneleri Parysatis, Artakserkses’i ikna ederek, Kyros’un görevine iadesini sağlar.

 

Geçirdiği tehlike ve uğradığı hakaretten sonra Anadolu’ya dönen Kyros ağabeyinin kulluğundan nasıl kurtulacağını ve onun yerine nasıl kral olabileceğini kurgulamaya başlar. Barbar ve Helen askerler ile Anadolu’da bulunan Pers kuvvetlerinin bir kısmından büyük bir ordu toplayarak Sardes (Sart) şehrinden yola çıkar, ancak yeterli parası olmadığı için ordudaki askerlerin maaşlarını bile ödeyemez. Çıkan kargaşa sonrası Kilikya Kralı’nın karısı Epyaksa yardımına yetişir ve kendisine yüklü bir ödeme yapar. Zaman zaman ordunun içinde çıkan karışıklıklara rağmen kısa süreli konaklamalarla Kyros, Fırat Nehri kıyısına varır. Bölgede Dicle Nehri ile Fırat Nehri arasında sulama amaçlı yapılmış kanal bulunmaktadır. Güçlükle Fırat Nehri geçilir ve bu arada Kral Artakserkses’in büyük bir orduyla savaşa hazır olduğu öğrenilir. Kısa süre sonra iki ordu karşı karşıya gelir ve büyük bir savaş olur. Kyros bu savaş sırasında vefat eder.

 

Kyros hakkında

Ksenophon, “Daha çocukken, ağabeyi ve diğer soylu çocuklarla birlikte eğitilirken herkes onun öğrencilerin en yeteneklisi olduğunu düşünüyordu. Pers soylularının çocukları sarayda eğitim alırlar, sağ duyulu olmayı orada öğrenirler, çirkin ve utanç verici şeylerle muhatap olmazlar. Sarayda kralın kimleri onurlandırdığını, kimleri küçük düşürdüğünü görüp duyarak yetişirler. Yani daha çocukluk yıllarından itibaren yönetmeyi ve yönetilmeyi öğrenirler. Kyros akranları içinde en utangaçlarıydı, yaşça büyüklere soyları kendisinden düşük bile olsa saygı gösteriyordu” diyerek gerek Kyros gerekse Pers Sarayı’ndaki eğitimden övgüyle söz eder.

 

Kyros’un ölümü sonrası ve Ksenophon

Kyros’un ölümü sonrası Ksenophon’un Barbar olarak nitelediği askerler orduyu terk eder. Dicle Nehri ile Fırat Nehri arasına sıkışan ve yiyecek sıkıntısı çeken Helenler ise savaşa devam mı edecekleri, yoksa ülkelerine geri mi dönecekleri konusunda kararsız kalırlar. Bu arada daha önce Anadolu satraplığı yapan Tissaphernes, Helenler ile kral arasında bir antlaşma yapma teklifi ile gelir. Bu antlaşmanın görüşülmesi sırasında kendi ordugâhına davet ettiği Helen general ve yüzbaşıları esir eder ve kralın emri ile öldürür.

 

Sefere ne general ne yüzbaşı ne de er olarak katılan Ksenophon isimli bir Atinalı vardır. Eski dostu Proksenos onu Kyros ile tanıştırmak vaadiyle sefere dahil etmiştir. General ve yüzbaşıların Pers Kralı tarafından öldürülmesi üzerine ordu başsız kalmıştır. Ksenophon yönetimdeki boşluğu görerek tüm Helenleri toplar ve “Ordu için yapacağınız en büyük hizmet bir an önce ölen general ve yüzbaşıların yerine yenilerini seçmektir. Başta bir lider olmazsa hiçbir alanda, özellikle de askerî konularda hiçbir yararlı ve doğru iş yapılamaz. Bilindiği gibi disiplin pek çok hayat kurtarırken, disiplinsizlik ve başıbozukluk bugüne kadar çok kişiyi mahvetmiştir. Gerektiği kadar yönetici atadıktan sonra, sağa sola dağılmış olan askerleri bir araya getirip onlara cesaret aşılarsanız her sıkıntıyla başa çıkabilirsiniz” der.

 

Dönüş yolunda

Bu konuşma üzerine büyük takdir gören Ksenophon ordu içinde ön plana çıkar, hemen sonrasında yapılan toplantıda yönetici olarak seçilen beş generalden biri olur. Helen Ordusu gerek Dicle Nehri’nin yarattığı sorunlar gerekse buraya kadar gelişleri sırasında yağmaladıkları köylerde yiyecek bulamayacakları düşüncesiyle, ileri Babil’e doğru yola çıkarlar. Artık dönüş için hangi yolu kullanacaklarına dair bir karar vermeleri gerekir. Güneye doğru giden yol Babil ve Pers ülkesine, Batıya doğru giden yol ise Tigres’i (Dicle) geçtikten sonra Lidya ve İyonya’ya yönelmektedir. Dağların arasından Kardukhların ülkesine (Şırnak, Siirt ve Batman) gittiği söylenen yol ise krala itaat etmeyen, dağlarda yaşayan savaşçı bir halkın kontrolü altındadır. Ordunun yönetimi ile görevli generaller esirleri dinledikten sonra hiçbir şey açıklamadan onları gönderirler. Karar, Kardukhların ülkesinden geçerek, Orantas’ın yönetimi altındaki büyük ve müreffeh bir ülke olan Armenia’ya varmaktır. Ksenophon dördüncü kitabında bu maceralı anı ve savaşla geçen yolculuğu detaylı olarak anlatır.

 

Beşinci ve altıncı kitap

Helen Ordusu artık Pontos Eukseinos’a (Karadeniz) ulaşmış, Trapezous (Trabzon) gibi dost bir yerleşime varmıştır. Burada önemli bir karar almak durumunda kalırlar. Ordunun yeterli yiyeceği yoktur, çoğu asker yiyecek almak için para sıkıntısı çekmektedir. Trabzon’da yeteri kadar gemi yoktur, Yunanistan’a haber gönderip gemi istenmesi için uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Bir süre sonra çevreyi yağmalamaya başlarlar, ancak bu yağmalamanın uzun süreli olması mümkün değildir, çünkü kısa süre sonra yağmalanacak bir şey kalmayacaktır. Hastaları ve kırk yaşını aşmış büyükleri, kadınlarla çocukları gemiye yükleyip yolcu ederler. Ordunun geri kalanı kara yolu ile yurtlarına dönecektir. Trabzon’dan yola çıkan ordu genelde kıyı çizgisini izleyerek uzun bir yolculuk ve çeşitli çatışmalar sonrası Khalkedon’un (Kadıköy) Khrysopolis (Üsküdar) kentine ulaşırlar. Yolda edindikleri ganimetleri satmak için burada yedi gün kalırlar.

 

Yedinci kitap

Yedinci gün sonunda askerler karşı kıyıya geçerek Byzantion’a gelirler. Şehrin içine dağılan askerler yine yiyecek sıkıntısı çekmektedirler. Bir an önce şehri terk etmeleri istenir ve büyük bir karmaşa çıkar. Bölüm bölüm Trakya üzerinden Yunanistan’a hareket eden ordu çoğu sıkıntılı geçen günler sonrası ülkesine döner. Dönüş seyahatinin büyük bölümünü yöneten Ksenophon Byzantion’da çıkan kargaşa sonucu suçlanır. Geriye kalan askerlerin hepsini toplayarak,

 

“Bu adama yoksulluğunda ne kadar destek verirsem, güçlendiğinde de o kadar iyi dostu olacağımı düşündüm. Ama eline biraz güç geçer geçmez nasıl bir insan olduğunu öğrendim. ‘Aptal yerine konup kandırıldığın için utanmıyor musun?’ diye sorabilirsiniz. Zeus adına, bir düşman kandırsaydı beni, gerçekten yerin dibine geçerdim. Ama bana sorarsanız, dostlar arasında aldatan aldatılandan daha çok utanmalı!” anlamlı bir konuşma yapar.

 

Üzerinden iki bin beş yüz yıla yakın zaman geçmesine rağmen hâlâ güncelliğini koruyan bu sözlere yürekten katılıyorum. İnsanın dost bildiği birinden gördüğü veya göreceği aldatmaca onun kendine güvenini hırpalar, giderek kimseye inanmaz olur. Bu nedenle dostlarımızı seçerken dikkatli olmamız gerekir.

 

Helen Ordusu’nun gidiş dönüşü bir yıl üç ay süren bu maceraları ve Anadolu coğrafyasında yaşayan toplulukları öğrenmek için “Anabasis”i zaman ayırıp okumak gerekiyor.

 

Ksenophon, Anabasis, Çev. Hayrullah Örs, İstanbul, 1944.

Ksenophon, Anabasis, Çev. Ari Çokona, İstanbul, 2015.