Site Tasarım: Savaş Çekiç Uygulama: İkipixel

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar M. Sinan Genim'e aittir ve izinsiz kullanılamazlar. Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir.

Köşe Yazıları

MARTİN LUTHER

 

“Büyük adamların bizim övgümüze ihtiyacı yok, bizim onları bilmeye ihtiyacımız var.”

Arthur Cushman McGiffert

 

10 Kasım 1483 tarihinde Almanya’nın Eisleben kasabasında dünyaya gelen Martin Luther, köylü fakat varlıklı bir aileye mensuptur. Çok küçük yaşta, babası tarafından Magdeburg’a götürülerek, Latince ve dinî eğitim görmeye başlar. Daha sonra gramer, retorik ve mantık alanlarında eğitimine devam eder. 1501 yılında Erfurt Üniversitesi’ne kayıt olur ve üç yıl sonra gramer, retorik, mantık ve metafizik dalından mezun olur. Babasının arzuladığı hukuk eğitimini yarım bırakarak 17 Temmuz 1505 günü Augustinusçu Keşişler Tarikatı’na katılır. Aldığı eğitim sonrası iki yıl içinde papaz ünvanına sahip olur. 1507 yılında Erfurt Üniversitesi’nde teoloji çalışmaya başlar. Bir yıl sonra Wittenberg’deki Augustinusçu Manastırı’na geçer, aynı yıl Wittenberg Üniversitesi’nde teoloji çalışmalarına devam eder ve bir yıl sonra “Kutsal Kitap” üzerine yaptığı çalışmasıyla hem Bakalorya hem de ondan daha yüksek olan Sententiarius derecesini alır. 1512 yılında doktorasını tamamlayıp aynı üniversitede teoloji profesörü olur.

 

Endüljans

Martin Luther, Wittenberg Üniversitesi’nde ders vermeye devam ettiği 1517 yılında Hristiyanlık tarihinin kırılma anlarından birinin merkezinde yer alır. Ocak ayında adanmışlığın yıl dönümü için yapılan törene davet edilince endüljansları eleştirmiş ve Dük I. Friedrick’in tepkisini çekmiştir. Vaazında, “Yürekten Tanrı’ya bağlanmayan bir insanın kiliseye bağlanmasının anlamsız olduğu” düşüncesini dile getirmiş, endüljans uygulamasının gereksizliğinden söz etmiştir. Luther’in karşı çıktığı endüljans nedir? Türkçede “Endüljans” olarak ifade edilen Latince “Indulgentia” kelimesi klasik dönemde; “Hoş görme, yumuşak davranma, yakınlık, düşkünlük” daha sonraki dönemlerde ise bunlara ek olarak “Verginin hafifletilmesi, silinmesi, cezanın silinmesi veya hafifletilmesi” anlamında da kullanılmaya başlanır. Roma Katolik Kilisesi literatüründe ise “Günahların karşılığı olan cezaların hafifletilmesi veya bağışlanması”dır. Hristiyanlık tarihinde III. yüzyılda uygulanmaya başlayan “Tövbe ayini”, Orta Çağ’ın sonlarına doğru suistimal edilmeye başlanır. Özellikle din adamlarının, para karşılığında insanların günahlarını bağışladığı bir kazanç kapısı olarak kullanılması yaygınlaşır.

 

Doksan Beş Tez

1517 yılında Mainz Başpiskoposu Albrecht von Brandenburg, Dominiken rahibi olan Johann Tetzel’i “Endüljans komiseri” olarak yetkilendirir. Buna karşın Türingiya ve Saksonya’nın büyük bir bölümünü yöneten Saksonya Prensi kendi topraklarında endüljans satışını, bölgenin ekonomik dengelerini gerekçe göstererek yasaklar. Bu olayları yakından izleyen Martin Luther, 31 Ekim1517 günü “Doksan Beş Tez” adı altında topladığı, endüljans satışının Kutsal Kitap’a ve Mesih’in vaaz ettiği inanca aykırı olduğunu savunan tezlerini yayınlar.

 

Aforoz

Gelişen olaylar sonucu Martin Luther 1518 yılı nisan ayında tarikat meclisinde yargılanmak üzere Heidelberg’e çağrılır. Roma’da kâfirlikle suçlanır. 1518 yılı temmuz ayında yargılanmak üzere Roma’ya çağrılır, sapkın bir düşünceyi savunmak ve Papalık makamına karşı gelmekle suçlanmaktadır. Luther suçlamalara yanıt verirken, Papa’nın yanılmazlığına karşı “Kutsal Kitap”ın yanılmazlığını savunur. Tartışmalar ve suçlamalar devam ederken 3 Ocak 1521 günü Roma Katolik Kilisesi tarafından aforoz edilir.

 

“Papa, kendisinin ve kanunların (kilise kanunları) yetkisiyle verilmiş cezalar hariç, hiçbir cezayı bağışlamayı isteyemez ve bağışlayamaz.” (Tez. 5)

 

“Ölmek üzere olan insanın kusurlu dindarlığı ve kusurlu sevgisi kaçınılmaz olarak beraberinde büyük bir korku getirir, sevgi ne kadar küçükse, korku o kadar büyüktür.” (Tez. 13)

 

“Papa ‘bütün cezaların tam bağışlanması’ deyişinden basitçe bütün cezaların değil, sadece kendi tarafından verilen cezaların bağışlanmasını anlar.” (Tez. 20)

 

“Papa’nın Araf üzerindeki yetkisi, genel olarak, bir piskoposun kendi piskoposluk bölgesinde veya yerel papazın kendi cemaati üzerinde sahip olduğu yetki kadardır.” (Tez. 25)

 

“Fakire yardım edenin veya ihtiyacı olana ödünç verenin, lütuf satın almaktan daha iyi bir amel işlediği öğretilmeli.” (Tez. 43)

 

“Sevgi, sevgi uğraşıyla artar ve insan daha iyi biri olur, ancak lütuf aracılığıyla daha iyi biri olmaz, sadece cezadan kurtulmuş olur.” (Tez. 44)

 

“Muhtaç birini görüp de lütuf için ayırdığı parayı ona vermeyi reddedenin, Papa’nın endüljansını değil, Tanrı’nın gazabını satın aldığı öğretilmeli.” (Tez. 45)

 

Ve biz

Son günlerde ülkemizde görülen “Yanmaz kefen, insanları saadete götüren terlikler, yeniden tövbe etmenin gerekliliği” gibi dinimizde yer almayan istismara dayalı satışların yoğunluğu bana bizim de bir Martin Luther’e ihtiyacımız olduğunu düşündürdü. Zaman zaman özellikle sosyal medyada ilahiyat konusunda bilgili bazı kişilerin bu saçma sapan satışlara karşı çıktıklarını, böylesi bir ahlak anlayışının kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirttiklerini görüyorum. Dinimizde hiçbir şekilde yeri olmayan, bir dönemin Hristiyan din adamlarının davranışları örnek alınarak ithal edilmeye çalışılan ve kendilerini “Allah” adına konuşmaya yetkili gören kişilerin, bu işleri yalnız ve yalnız zenginleşmek için yaptıklarının teşhir edilmesini dilerim.

 

Kendilerini din konusunda yetkili kılan bu kişilerin avamın ilgisini çekerken, gerçekte giderek artan sayıda havası dinden uzaklaştırdıklarının farkına varmadıklarını sanmıyorum. İnancın çıkar amaçlı kullanıldığı toplumlarda ahlak anlayışının ne kadar düşük seviyelerde olduğunu görmemiz ve bunun için tedbir almamız gerekmektedir. Elbette bu tedbiri alacakların başında din adamları gelmektedir, eğer onlar bu yükümlülüğün altına girmekten kaçınırlarsa ruhban sınıfının olmadığı dinimizde ilahiyat konusunda bilgili insanların bu olayı tedavi için ortaya çıkartmaları gerekir. Hiç kimsenin af yetkisinin olmadığı Müslümanlıkta, kerametleri kendilerinden menkul bazı kişilerin böylesi bir affa yetkili olduklarını beyan etmeleri kabul edilemez. Martin Luther örneğinde de görüleceği gibi bağış veya tövbe etme yoluyla işlediğimiz günahların, elbette ki kul haklarının, bırakınız din tacirlerini, Yüce Allah tarafından affı bile mukaddes kitabımıza göre mümkün değildir.

 

Martin Luther, (Çev. C. Cengiz Çevik), Doksan Beş Tez, İstanbul, 2022.