Ahikar’ın Öğütleri…
AHİKAR’IN ÖĞÜTLERİ
Milliyet Gazetesi, 2 Kasım 2024, s. 2.
Hemen her kültürde ve dilde pek çok öğüt kitabı bulunmaktadır. Bu kitaplarda çoğunlukla birbirine benzer öğütler yer alır. Anlaşılan bu öğütler her zaman varlıklarını korusalar da onlara uyulması ve onlardan ders alınması hiçbir zaman yeterli olmamış, insanlar özellikle de yöneticiler aynı hataları yapmaya devam etmişlerdir.
Bu defa size bilge Ahikar’ın öyküsünden bahsetmek istedim. Ahikar, anlatıya göre Asur Kralı Sanherib (MÖ 704-681) ve oğlu Esarhaddon’un (MÖ 681-669) efsanevi baş veziridir. MÖ II. yüzyıla ait Geç Babil çivi yazılı tablette Arami dilinde “Ahu’agār” adından bahseden bir edebî metin bulunur. Bilge Ahikar’dan bahseden bu metnin, muhtemelen MÖ VII. yüzyıl sonları ile VI. yüzyıl başlarında Mezopotamya’da Aramice yazılmış olabileceği düşünülmektedir. Bu konudaki bir diğer kanıt Mısır’ın Elefantin Adası’ndaki Musevi asker kolonisi kalıntılarında bulunan MÖ V. yüzyıla ait papirüs parçalarıdır. Bulunan metinlerde anlatılan hikâyelerin bir bölümü İncil’in “Özdeyişler Kitabı”nın bazı bölümlerine, bir bölümü ise Eski Babil ve İran atasözlerine benzemektedir. Bu kitaptaki deyişlerin özünde bir dönem Orta Doğu’da yaygın olan benzer öğütlerden seçkiler bulunduğu kabul edilmektedir.
“Elin kazanmadığına göz merhamet etmez”
Aramice yazılmış en eski metinlerden biri olarak kabul edilen “Ahikar’ın Öğütleri” adlı kitap, Arapça, İngilizce, Rusça, Ermenice, Slovakça ve Romence gibi çok sayıda dile tercüme edilmiştir. Türkçeye yapılan çeviride Orta Avrupa Metropoliti Mor Julius Yeshu Çiçek tarafından yayımlanan Süryanice versiyonu esas alınır.
Çocuğu olmayan Ahikar, yeğeni Nadan’ı evlat edinir, onu bolluk içinde büyütüp, bilgi ve bilimle donatır.
“Oğlum Nadan, bir söylenti duyarsan onu yüreğine göm ve kimseye söyleme ki ağzında ateş olup seni yakmasın, kendini lekeleyemesin ve yeryüzünde ayıplanmayasın.”
“Oğlum, bilge kişiye karşı cahilce işlere kalkışma, cahil kişinin karşısında da bilgelik taslama.”
“Oğlum, düşmanının mutluluğuna üzülme, dertli olmasına da sevinme.”
“Oğlum, başkaları seni akıllı olarak görmezken, sen kendini akıllı ilan etme.”
“Oğlum, yüreğinin kör olmasındansa, gözlerinin kör olması daha iyidir. Zira gözleri görmeyen adam yolu çabucak öğrenir ve yoldan sapmaz; yüreği kör olan ise doğru yolu bulamaz, helak olur.”
Evlat edindiği oğlu Nadan’ı bu ve benzer öğütlerle eğiten Ahikar bir süre sonra yaşlanması nedeniyle kraldan izin alarak görevden ayrılır ve bütün servetini Nadan’a bırakır, onu kendi yerine kralın hizmetine verir. Ancak bir süre sonra bazı davranışları nedeniyle kendisini eleştiren amcası hakkında iftira ve yalanlar düzenleyerek onu öldürtmeyi düşünmeye başlar. Bazı olaylara şahit olan Ahikar, Nadan’a “Mallarıma yaklaşma” der ve ekler “Elin kazanmadığına, göz merhamet etmez” bu söz üzerine Nadan tarafından düzenlenen bir dizi olay sonrası Kral Sanherib, Ahikar’ın ölüm emrini verir. Emri yerine getirmekle görevli subay, bir süre önce kendisine büyük iyiliklerde bulunan Ahikar’ı saklar.
Dört gün süren imtihan
Ahikar’ın öldürüldüğünü duyan Mısır Firavunu Asur Kralı Sanharib’e bir mektup göndererek bazı taleplerde bulunur. Gerek bu mektupta talep edilen isteklerin ağırlığı gerekse Nadan’ın hataları o kadar büyük boyutlara ulaşır ki, kral Ahikar’ı öldürttüğüne pişman olur, onu saklayan subay affedileceği sözünü alarak Ahikar’ın yaşadığını söyler. Göreve tekrar gelen bilge Ahikar, Nadan’ı evinin bahçesine hapsedip, zincirlerle bağlar. Onun eğitiminin yeteri kadar başarılı olmadığını görerek bir dizi öğütte daha bulunur.
“Oğlum, kulaklarından duymayanın ensesinden duyururlar.”
“Oğlum, ısınmak için çanak çömlekçilerin fırınına yanaşan, ısındıktan sonra da kalkıp onlara havlayan köpeğe benzedin.”
“İyilik yapan iyilik bulur. Arkadaşına çukur kazan o çukuru boyuyla doldurur.”
Tekrar göreve gelen Ahikar, Mısır Kralı’nın taleplerini karşılamak için Mısır’a gönderilir. Firavun kendisine gönderilen elçiyi tanımadığı için ona kim olduğunu sorar? Kimliğini gizleyen Ahikar adım “Abikom” der. Firavun kendisini imtihan etmeye başlar. Bir gün kendi ve vezirleri kırmızı elbiseler giyip “Abikom, ben ve vezirlerim kimlere benziyoruz?” diye sorar. “Siz tanrı Bil’e benziyorsunuz, vezirleriniz ise onun rahiplerine” cevabını verir. Abikom’un bu cevabı üzerine ertesi gün Firavun ve vezirleri beyaz elbiseler giyip tekrar kime benzediklerini sorar. Verilen cevap “Ey kralım, siz güneşe, vezirleriniz de güneşin ışınlarına benziyor”dur. Üçüncü defa Firavun ve vezirleri siyah elbiseler giyerler. Bu kez verilen cevap; “Efendim Firavun aya benziyor, vezirleriniz de yıldızlara”dır. Verilen cevaplar, Firavunu hayrete düşürür. Bu kez vezirlerine “Yarın rengârenk giyinin, bakalım ne diyecek?” diye emir verir. Ertesi gün Firavun dahil herkes rengârenk giyinir. Huzura kabul edilen Abikom, “Biz neye benziyoruz?” sorusuna “Efendim Firavun Nisan’a, vezirleriniz ise Nisan çiçeklerine benziyor” diye cevap verir. Dört gün süren bu imtihanları başarıyla tamamlayan Abikom’u Firavun sıkıştırır ve onun vezir Ahikar olduğunu öğrenir. Firavun, “Efendinin seni öldürdüğünü duymuştum” der. Ahikar, “Yüce Kralım, hâlâ hayattayım. Tanrı beni işlemediğim bir suçtan dolayı cezalandırılmaktan kurtardı.” diyerek cevap verir.
Firavunun Ahikar’dan istediği “Yer ile gök arasında, yerden yüksekliği 1000 arşın olan bir köşk inşa etmesidir.” Bundan sonrası size kalmış merak eden “Ahikar’ın Öğütleri” adlı kitabı okur ve hikâyenin devamını öğrenir. Bu arada gözüne takılan öğütlere de dikkat eder ve hayatına yön verir. İsteyen ise bu kadarı bana yeter diyerek, hayatına bildiği gibi devam eder...
(Çev. Yuhanun ve Abgar Gülten), Ahikar’ın Öğütleri, İstanbul, 2004.