Anadolulu Bilim İnsanı Aratos...
ANADOLULU BİLİM İNSANI ARATOS
Milliyet Gazetesi, 22 Nisan 2023, s. 2.
Anadolu bitmez tükenmez düşünen insan kaynağıdır. Bin yıllardır, değişik ırk, din, dil ve renkte insanlar onun bu özelliğine katkıda bulunmuştur. Ne yazık ki pek çok konuda olduğu gibi çoğunluğumuz bu zenginliğin farkında olmayıp, nakil yoluyla iletilen bilgileri gerçeklerden daha önemli kabul etmektedir. Anadolu’nun bilim ve düşünce dünyasını zenginleştiren düşünürlerden biri de Aratos’tur.
Aratos
Aratos, MÖ 315 yılında günümüzde Mersin’in Mezitli İlçesi’nin kıyısında yer alan eski Soli Pompeiopolis kentinde dünyaya gelir. İlk eğitimini Tarsus’ta yapan Aratos, yirmili yaşlarında matematik ve astronomi konularında eğitim almak için Atina’ya gider. Atina’da Stoacı Zenon’un felsefe derslerine devam eder. Bir dönem Makedonya kralı Antigonas II. Gonatas’ın ve Seleukos kralı Antiokhos Suter’in yanında bulunur. Stoacı filozofun ilk iki yapıtı olduğu düşünülen uzun destanlar günümüze ne yazık ki ulaşamaz. Buna karşılık Antigonas’ın isteği üzerine yazdığı didaktik şiiri “Phaenomena” günümüze eksiksiz ulaşan tek eseri olduğu için kendisi genellikle şair olarak tanınmaktadır. “Phaenomena”, astronomi ve hava koşullarını anlatan bir destandır. Bu eserin ilk 757 dizesi Knidoslu Eudoxus’un (MÖ 408-355) astronomi konusundaki düzyazısı olup 758-1154 dizeleri Theophrastus’un (MÖ 371-287) “De Signis Tempestatum” isimli eserinden alıntılar taşır.
Atina’daki değişim
Aratos’un eğitim gördüğü dönemde özellikle Atina’da yaşayanların tanrılara karşı duydukları güçlü inançları zayıflamış, daha çok felsefeye yönelmişlerdir. Bilimsel çalışmaların büyük bir ivme kazandığı bu dönemde bilgi edinme ve bilimsel araştırma doğal olarak şiir sanatı üzerinde de etkili olur. Bu tür şiirlere öğretici şiir denilmekte olup, astronomiye ilişkin bilgiler içeren iki kitaptan oluşan “Phaenomena”nın yazarı Aratos bu yazım türünü başlatan ilk şair olarak kabul edilir. Dönemin astronomi bilgilerini içeren bu eserde, “Dünyadaki bütün olayların Tanrı Zeus’tan kaynaklandığı, insanlara onun yardım ettiği, her yerde göründüğü, zamanın tüm olaylarını onun yönettiği” ifade edilir. Bu dizelerin Stoacı Kleanthesi’nin düşüncelerini yansıtmakta olduğu ve tek tanrılı bir inancın ana çizgilerini oluşturduğu düşünülmektedir.
“Phanomena” ve “İncil”
“Zeus ile başlayalım. Biz ölümlüler hep onun adını anarız. Sokaklar onunla dolu, çarşı, pazar, denizler ve limanlar. Her zaman her yerde, onsuz yapamıyoruz. Onun çocuklarıyız hepimiz. Oda, sevgi duyuyor insanlara, müjdeler veriyor onlara. Herkesi uyandırıyor, kalksınlar, ekmek parası kazansınlar diye. Çobanlara gösteriyor en iyi otlakları inekler, koyunlar için. Ağaç dikmeğe, tohum ekmeğe elverişli mevsimleri bildiren de o. Gökte yıldızları o yönetiyor, iklimleri o yönlendiriyor. İnsanlara bereketli ürünler vermek için. Her işin dualarla başlayıp bitmesi ondan. Varol babamız, mucizemiz, bizi kutlu ve mutlu kılan. Var olun öteki tanrılar; var olun, ilham perileri. Benim şarkılarımı güçlü kılın tüm iyiliklerinizle. Yıldızlarla konuşturun beni; dualarımızı size sunuyorum...”
“Phaenomena”nın başlangıcında yer alan bu dua Romalılar arasında büyük ilgi görür. Cicero, Germanicus ve Avienus’un bu esere ait çevirilerinden bazı bölümler günümüze ulaşır. Bu dua Pavlus tarafından alıntı yapılarak İncil’de (Resullerin İşleri 17:28) kendine yer bulur.
Aratos’un dizilerinden günümüze ulaşan satırlarda; “Egeli yelkenliler, onlardan birinin ışığına sığınırlar. Onun diğer adı zirvedir (Sirius). Fenikelilerin dümeniyle arkadaştır. Zirve, gece olduğu zaman, net ve belirgin biçimde parlar, onu bulmak kolaydır. Diğeri daha küçük olandır (Polaris / Kutup Yıldızı) fakat, denizciler için en iyisidir. Onların yolculuklarında Sidon’un gemilerine, daha küçük bir yörüngede kılavuzluk eder...” açıklamalarını okuruz. Aratos takım yıldızları konusunda bilgi sahibi olup, onların şekil ve isimlerini belirleyen kişidir.
Soli Pompeiopolis
Mezitli İlçesi’nin kıyısında yer alan Soli Pompeiopolis Antik Kenti’nde 1999 yılında ilk arkeolojik kazı çalışmalarına başlanır. Yirmi dört yıldır süren kazı çalışmaları sırasında çok sayıda yapı kalıntısı ortaya çıkarılır. Bu yapılardan birinin XIX. yüzyıl gezginlerince haritalarda işaretlenen Aratos’un mezarı olduğu anlaşılır. Yazılı kaynaklar Aratos’un Makedonya’da vefat ettiğini belirtmektedir. Ya bu bilgide bir yanlışlık var; ya da Soli Pompeiopolis doğumlu olan Aratos’un anısını sürdürmek amacıyla ölümünden sonra bir makam olarak bu anıt mezar inşa edilmiş olmalı.
Anıt mezar
Soli Pompeiopolis kazıları başlangıcından günümüze kadar Prof. Dr. Remzi Yağcı başkanlığında, Doç. Dr. Deniz Kaptan ve çalışma arkadaşları tarafından yürütülmektedir. Bu kazılar sırasında ortaya çıkan en önemli buluntu, coğrafyacı Pomponius Mela’nın (MÖ 15-MS 45) sözünü ettiği Aratos’un anıtsal mezarıdır.
Dıştan on iki metre, içten yedi metre çapındaki mezar yapısı XIX. yüzyıl gezgin ve araştırmacıları tarafından çizilen planlara işlenmiş ve 1861 tarihli bir gravürde “Tombe D’Aratus / Aratus’un Mezarı” olarak belirtilmiştir. Köken olarak Miken kubbeli ve dromoslu “Tholos” geleneğine bağlı olan bu tür mezar yapıları daha sonra Roma döneminde Augustus Mozolesi, Hadrianus Mozolesi (Castelle Sant Angelo) örneklerinde görüldüğü gibi uzun bir geçmişe sahiptir. Büyük bir emekle, yoğun olarak devam eden kazı çalışmalarının gelecekte Soli Pompeiopolis için pek çok bilinmeyeni açığa çıkaracağı şüphesizdir.
Anadolu’nun zenginliği
Binlerce yıldır iskân edilen Anadolu daha önce de belirttiğimiz gibi çok zengin bir kültür ve bu kültürün yaşayan örnekleri ile doludur. Bu ve benzeri kazılarla gün ışığına çıkarttığımız zenginliklerimizi, ülkemizin hem dünya üzerinde prestij kazanması için hem de gelir kaynağı olarak kullanmamız gerekir. Bunun için önce elbette yoğun bir çalışma ve bilgi birikimi şarttır. Ancak, insanlığın gelişmesine ve daha zengin bir hayat sürmesine yardımcı olacak şekilde düzenlenmeleri de gerekir. Hemen her vesile ile belgesel kanallarda seyrettiğimiz Antik Mısır’a ait filmler beni gerçekten üzmekte. Günümüz Mısır’ı Müslüman bir ülkedir ancak kendi coğrafyasında bulunan geçmişe ait her tür kültürü ülkenin prestij kazanması ve zenginleşmesi için kullanmakta bir sakınca görmemektedir. Bazı kişilerin zaman zaman Müslümanlık öncesi Anadolu’da var olan kültürleri yok saydığını görüyorum. Bu aymazlıktan bir an önce kurtulmamız gerekiyor. Sahip olduğumuz ama ülkemizde üretilmeyen pek çok ürünün, bize ait olduğundan şüphemiz yok da bize ait olduğundan şüphe duyulmaması gereken bu mirası neden reddetmeye çalışırız, gerçekten anlamak mümkün değil.
Aratos Felsefe Dergisi
İki bin yılı aşkın süre önce yaşamış olan bilge hemşerilerinin unutulmaması için yaptıkları çalışmalardan dolayı (2004 yılından günümüze Tarsus’ta yayınlanmakta olan) “Aratos Felsefe Dergisi”nin yayıncılarını kutlamak isterim. Anadolu binlerce yıldır insanlığı aydınlatmak için çalışanların yurdudur, burada yaşamış, yaşamakta ve yaşayacak olan her bilim insanını hatırlamak ve onları unutulmaz kılmak bizim boynumuzun borcudur...