Anti Makyavel...
ANTİ MAKYAVEL
Milliyet Gazetesi, 13 Şubat 2021, s. 2.
20 Aralık 2020’de “Machiavelli ve Hükümdar Üzerine” başlıklı bir yazı yazmıştım. Machiavelli, “Hükümdar” isimli kitabında yaptığı önermeler nedeniyle yüzyıllardır yoğun eleştiriler alır. Nerede ise tüm dünya dillerine giren Makyavelist gibi “Siyasette belli bir amaca erişmek için ahlak dışı da olsa her türlü yolu denemeyi ve her çareye başvurmayı hoş gören bir anlayışın gelişmesini mubah sayan kişi” gibi aşağılayıcı bir terimin doğmasına neden olur.
Geçmiş dönemlerde de Makyavel hakkında eleştirel yayınlar yapılır. Yönetime gelmek veya yönetimi sürdürmek için bu gibi davranışlarda bulunan kişiler, düşünürler tarafından hoş karşılanmaz. Machiavelli ve Makyavelist düşünceye karşı yazılan en önemli kitap bir dönem Prusya Kralı olarak hüküm süren Friedrich Wilhelm’in (1740-1786) yazdığı ve Voltaire tarafından gözden geçirilerek, 1740 tarihinde Lahey’de basılan “Anti-Makyavel” isimli kitaptır.
Tarihe “filozof hükümdar” olarak geçen Büyük Friedrich, 24 Ocak 1712’de Berlin’de doğar. Anne tarafından İngiltere Kraliyet Ailesi’ne mensuptur. Babasının yoğun baskısı altında büyüyen Friedrich, felsefe ile ilgilenir ve 1730’lardan itibaren dönemin ünlü filozofu Voltaire ile yazışmaya başlar.
Voltaire’nin “Bir prensin başına gelebilecek en güzel şey bir filozof olmasıdır.” yönündeki görüşü, onun felsefe ile daha yakından ilgilenmesine yol açar. Kral olduktan sonra da felsefeye ilgisini devam ettiren Friedrich’in “İyi örgütlenmiş bir yönetim, bir felsefe kadar tutarlı olmalıdır.” sözü yüz yıllardır onun büyüklüğünü gösteren bir delil olarak güncelliğini korumaktadır.
Anti-Makyavel’in önsözü; “... Spinoza’nın kitabı (Ethica) inanç öğretisinde ne ise Makyavel’in ‘Prens’ adlı kitabı ahlak öğretiminde de odur. Spinoza inancın temellerinin altını oymuş ve din yapısını devirmeye çalışmıştır. Makyavel ise devlet idaresini bozmuş ve sağlıklı bir ahlaka dair öğretileri yok etmeyi denemiştir. Spinoza’nın yanılgıları yalnızca beyin yanılgılarıyken, Makyavel’in yanılgıları uygulamaya yöneliktir… Makyavel ise yalnızca birkaç ahlakçı tarafından hafifçe eleştirilmiş ve zarar getiren ahlakına rağmen, siyaset kürsüsünde günümüze kadar gelebilmiştir.
Ben insanlığı yok etmeyi kendine görev bilmiş bu canavara karşı insanlığın savunmasını üstleniyorum...” (s. 17).
“... Bir hükümdarın her şeyden önce gözetmesi gereken adalettir ve her şeyden üstün tutması gereken halkının refahıdır. Hükümdar, kendisine tabi olan halkların mutlak efendisi değildir. Aralarında en üst yargıçtan başka bir şey değildir...” (s. 24).
Güç veya veraset yoluyla elde edilen hükümdarlıklar dönemi insanlık tarihi içinde artık örneği olmayan bir durumdur. Her ne kadar bazı ülkelerde hâlâ veraset yoluyla elde edilen hükümdarlıklar sürmekteyse de bu hükümdarların geçmişte olduğu gibi sonsuz bir yetkiye sahip olmaları söz konusu değildir.
Bugünkü hükümdarlıklar genelde sembolik bir anlamda sürdürülen bir üst otoriteden başka bir anlam ifade etmemektedir. Hemen hemen üç yüz yıl önce Friedrich bu durumu; “... Halinden memnun bir halk ayaklanmayı düşünmez. Hükümdar, gücünü kaybetmekten korkar; oysa mutlu bir halk, aynı zamanda hamisi olan hükümdarını kaybetmekten daha fazla korkar...” sözleriyle açıklamaktadır (s. 26).
Günümüzde varlıklarını veraset yoluyla sürdüren yöneticiler, halkın memnuniyetinin devamı için siyaset dışı kalmaya çalışmakta, siyasetle siyasetçi denilen grubun ilgilenmesini, bu görevi onların yürütmesini tercih etmektedirler. Hükümdarın tartışma dışı kaldığı bu durum onların devamlılığını sağlayan en önemli husustur.
Günümüzde parlamenter demokrasiyle yönetilen ülkelerde de devlet başkanları hemen hemen aynı yöntemi uygulamakta, büyük oranda siyaset dışı kalmaya, daha çok Friederich’in belirttiği gibi bir yüksek yargıç, arabulucu rolü oynamayı, siyasetin çok içinde görülmemeye çalışmaktadırlar. Parlamento içinden seçilen devlet başkanlarının siyaset dışı kalması mümkündür.
Ancak halkın oyuyla seçilen devlet başkanlarının siyaset dışı kalması mümkün değildir. Çünkü bu göreve ancak siyaset yoluyla ulaşmak mümkündür. Genel seçim siyaset gerektirir. Bu tür bir seçime katılan yöneticiler kendine oy verecek gruplar arasında bir asabiyyet oluşturmak mecburiyetindedirler. Uzun süren yöneticilik giderek asabiyyetleri zaafa uğratır ve bürokrasinin gelişmesine yol açar. Bürokrasi ise giderek güçlenmesi sonucu kibre kapılır. Buna karşı olanlar ise eğer düşüncelerini özgürce ifade edecek imkâna sahip olmazlarsa, dedikodu ve fitneye başvururlar.
“... Hitabet sanatını insanların refahına aykırı olarak kullanmak, yalnızca kendimizi savunmak için elimize verilen bir kılıçla kendini yaralamak gibidir...” (s. 31).
Toplumun önüne çıkmak, seçilmek için vaatlerde bulunmak, iyi bir hitabet sanatı, retorik veya kelam eğitimi gerektirir. Uzun süre toplumun önünde olmanın getirdiği güçlüklerin en önemlisi, aynı şeyleri tekrar etmemek, farklı şeyler söylemeyi gerektirdiği için de zaman zaman söylemler farklılaşabilir. Geçmişte bu tür konuşmalar zaman içinde unutulmaktaydı. Ama günümüzde, hemen her şey kayıt altına alınmakta, her konuşma üzerinden ne kadar zaman geçse de tekrar tekrar gündeme getirilmekte ve toplumda gerilimlere neden olabilmektedir.
“... İnsanların hırsları olmasaydı, Makyavel’in insanlara hırslı olmayı öğretmeye çalışması hoş görülebilirdi… Gerçek durum ise bunun tam tersidir. Her insanın mutlaka bir hırsı vardır. Hırsları ılımlı ise toplumun ruhu olabilirler. Oysa dizginlenmedikleri taktirde. Toplumun temelden sarsılmasına sebep olurlar...” (s. 41).
Makyavel’in içinde yaşadığı XV. yüzyıl, henüz barbarlığın hüküm sürdüğü bir çağdır. İtalya’da sürekli olarak birbirleriyle savaşan küçük bir prenslikte edindiği tecrübelere göre değerlendirme yapma imkânına sahiptir.
Buna karşın Büyük Friedrich, daha uygar ve geleceğin Almanyası’nı oluşturacak olan büyük bir birliğin hükümdarıdır. Devlet yönetimi ve vatandaşlarının mutluluk ve refahı için farklı düşünecek, zorbalığı hoş görmeyecektir. Buna karşın büyük bir çoğunluğun Makyevel’i tanımasına rağmen, onun bu bilge tutumu ve kitabı ne yazık ki yeteri kadar bilinmez. Geçmişten gelen bu önerileri, gelecek oluşturmak için, vakit bulup okumak gerekir...
Voltaire, Büyük Frederik-Anti Makyavel, Çev. Nilüfer Epçeli, İstanbul, 2016.