Bir Cami Ressamı : Şevket Dağ...
BİR CAMİ RESSAMI : ŞEVKET DAĞ
Milliyet Gazetesi, 21 Ocak 2023, s. 2.
Türk resim sanatının özellikle cami iç mekânlarını tema olarak seçen çalışmalarıyla tanınan ve asker kökenli olmayan önemli ressamlarından birisi Şevket Dağ. İlköğrenimini Hacı Ferhat Okulu’nda yaptıktan sonra, Darü’l-Muallim’de (İstanbul Öğretmen Okulu) ortaöğrenimini tamamlar. Döneminin kuralları gereğince lise eğitimi görmeksizin girdiği Sanayi-î Nefise Mektebi’nden (Güzel Sanatlar Akademisi) 1897 yılında mezun olur. Bir süre Evkaf İdaresi’nde çalışır. Önce Mahmudiye Rüştiyesi’nde, daha sonra sırasıyla Galata, Nişantaşı, Aksaray, Feriköy, Koca Reşit Paşa ve Kadıköy Numune Okulları, Vefa ve Galatasaray Liseleri ile Darü’l Muallim’de resim öğretmenliği yapar. Kendisini Galatasaray Lisesi’ne resim öğretmeni olarak alan Tevfik Fikret için; “Beni ben yapan Tevfik Fikret olmuştur” demiştir.
Yurt dışı sergileri
1909 yılında Mehmed Ruhi Bey’in Şehzadebaşı’ndaki evinde toplanan dönemin sanatçıları ile birlikte Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ni kurar. Cemiyetin kurucu üyesi olarak ilk genel sekreterliğini üstlenir ve uzun yıllar boyunca yönetim kurulunda bulunur. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin 1919 yılında Türk Ressamlar Cemiyeti, 1926 yılında Türk Sanayi-î Nefise Birliği ve 1929 yılında Güzel Sanatlar Birliği isimlerini alması sırasında da cemiyet çalışmalarını sürdürür. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin 1916 tarihinden itibaren gerçekleştirdiği Galatasaray Sergileri’ne düzenli olarak katılır. 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da gerçekleştirdiği ilk resim sergisi olan Viyana Sergisi’nde “Ayasofya Narteksi” ve “Rüstem Paşa Camii” isimli iki iç mekân konulu resmi sergilenir. Daha sonra katıldığı uluslararası sergilerden Münih ve Atina’da birer altın madalya, Paris ve Sofya sergilerinde ise birer gümüş madalyaya kazanır. 1933 yılında Paris’te Salon des Artistes Français’de açılan bir sergide üç resmi sergilenir.
Malik Aksel’in sözleriyle
Malik Aksel, “Bir Cami Ressamı” isimli makalesinde, Şevket Dağ’ı şöyle anlatır; “Memleketimizde resimle meşgul olup da Ressam Şevket Dağ’ı tanımayan yoktur. Kendisini yakından görenler onun iri, kalın vücuduna rağmen hassas, duygulu bir ruhu, neşeli, nükteli bir dili olduğunu hiç unutmazlar. Kılık kıyafetine büyük itina gösterir. Yaz kış beyaz kolalı yaka kullanır, ipek boyunbağlarının üstüne altın üzerine elmas ile süslenmiş küçük bir palet iğne takardı. Üzerinde ufak bir boya, bir yağ lekesi bulunmaz, buna tahammül edemezdi. İyi giyinenleri olduğu gibi, iyi konuşanları, derli toplu kimseleri severdi. Açık saçık sözleri arasında gizli bir içlilik, olgunluk göze çarpardı. Kendisi de bunu hissettirdiğinden bazı talebelerine, ‘siz benim öyle kalıp kıyafetime bakmayın, beni öyle vurdumduymaz sanmayın. Ben talimli askerin muzıka (bando) ile geçişine hiç bakamam, derhal gözümden yaş gelir’ derdi.”
Resim öğretmenliği
Şevket Dağ’ın ressam olarak kazandığı şöhretin yanı sıra bir öğretmen olarak da büyük başarısı vardır. Öğretmenlik yaptığı dönem de genel olarak basma resimlerden kopyalar yaptırılırken, o bu öğretim tarzını ortadan kaldırmış, öğrencilerine yepyeni bir metotla tabiattan resimler yaptırmaya başlamıştır. Öğrencilerine dershane dışında vazifeler vermekte, yaptıkları resimleri büyük bir ilgi ile tashih etmektedir. İstanbul Öğretmen Okulu resim atölyesi, okulun en görülecek köşesidir. Atölye’nin duvarları büyük bir düzen içinde eski öğrencilerin resimleri ile süslüdür. Atölye, öğrenci çalışmalarına yardımcı olması için alçıdan yapılmış yaprak, küçük objeler, dolaplara muntazam şekilde yerleştirilmiş Kütahya çinileri, Çanakkale testileri, Japon fenerleri, işlemeli ibrikler, bakır dövme kaplar, biblolar ve karagöz figürleriyle doludur. Bütün bunların en önemlisi ise her sene okuldan mezun olan öğrencilerin resimlerini bir araya toplayıp onlardan büyük birer albüm yaptırmasıdır. Gelenek hâline getirdiği âdetlerinden biri sene sonu nasihatidir. Fazla uzun konuşmaktan, uzun cümleler kurmaktan hoşlanmaz, açık bir ifade ile meramını anlatır.
Galatasaray Lisesi’nde öğretmenlik yaptığı sırada öğrencisi olan Fikret Muallâ, onu şu sözleri ile anlatır; “Pehlivan yapılı, zarif, iri gözlü ve pos bıyıklı idi. İlk dersimize girdiğinde; cebinden üç kurşun kalem ile bir çakı çıkarttı. Kurşun kalemin nasıl açılacağını ilk ders olarak gösterdi. Şevket Bey her konunun alfabesinden başlayan bir eğitimciydi.”
Nasihat
“Çocuklar; hayatta insana en lazım olan şey paradır. Sakın bunu hakir görmeyin. İyi insanın elinde para onun dostudur. Onu en güzel emellerine kavuşturur. Onu kazanmasını olduğu kadar tutmasını ve sarf etmesini de bilin, kazancınızın hepsini sarf etmeyin! İnsanın türlü hali olur. Başından sıkıntılı haller geçer. Namerde muhtaç kalır. Düşenin dostu olmaz. Size nasihatim olsun, her insanın behemehal (her durumda) iki mesleği olmalıdır. İnsanın başından bir şey geçerse, zarurette kalırsa, bu ikinci meslek onun imdadına yetişir. Benim ikinci mesleğim saatçiliğimdir. İstersem icabında bir saatçi dükkânı açar, kimseye müdanaa etmeden (muhtaç olmadan) çoluk çocuğumu geçindiririm.”
Devrimci kişilik
Şevket Dağ Şehzadebaşı’nda bir muhallebici dükkânında resim sergisi açar, resim yapmanın hoş karşılanmadığı dönemde bağnaz kişilerin karşı çıkmalarına rağmen ısrarla cami iç mekânlarında çalışır, bu onun hem sanata duyduğu sevgi ve saygıyı hem de resim sanatının yaygınlaşması için yaptığı mücadeleyi göstermektedir. Gerek resim öğretiminde yaptığı devrimci atılım, gerekse sosyal hayattaki bitmez tükenmez uğraşları muhtemelen Atatürk’ün dikkatini çeker ve 1935 yılında Konya, 1939 ve 1943 yıllarında ise Siirt milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapar.
Şevket Dağ enteriyör (iç mekân) türünü işleyen ilk Türk resim sanatçısıdır. Cumhuriyet sonrası Empresyonist (izlenimcilik) tarza doğru değişim göstererek İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Sami Yetik gibi döneminin önemli ressamları arasında yer alır. İstanbul Limanı gibi manzaraları, Osman Hamdi Bey gibi figür çalışmaları, çeşitli koleksiyonlarda yer alan portreleri olmasına karşın dini ve anıtsal yapıların iç mekânlarını resmeden bir sanatçı olarak tanınmaktadır. Çok sayıda Ayasofya temalı çalışmasının yanı sıra “Rüstem Paşa Camii Son Cemaat Yeri”, “Topkapı Sarayı Bağdat Köşkü”, “Harem Dairesi” gibi tabloları bu eğilimin en güzel örnekleridir.
23 Mayıs 1944 günü Köprü’den Rumelihisar’daki yalısına gitmek için bindiği vapurda vefat eder. ahyatını nükteli yaşayan Dağ'ın vefatı da nükteli bir şekilde son bulur. Vapurda geçirdiği kalp krizi sırasında biraz kendine geldiğinde başına toplananlardan biri sorar “Beyefendi nasılsınız?” Bu sözü işiten Şevket Dağ, “Bu nasıl soru, insan davul zurna ile ölmez, böyle ölür” der ve vapur iskeleye yanaşmadan ruhunu teslim eder.
2015 yılından itibaren İzmir’in sanat yaşamını zenginleştirmek için çalışan Folkart Galeri, bu kez İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkısıyla 58 adet tablodan oluşan Şevket Dağ sergisi açmaktadır. 24 Ocak 2023 günü açılışı yapılacak olan sergi 21 Nisan 2023 tarihine kadar sürecektir. Çok sayıda koleksiyonerin katıldığı uzun dönemdir bir araya gelmeyen tabloları kapsayan bu serginin resim sanatına ilgi duyanlar tarafından mutlaka görülmesi gerekir. Bu vesileyle serginin hazırlanmasında emeği geçenleri, sahibi oldukları resimleri kamuoyunun görmesine imkân tanıyanları canıyürekten kutlarım...
Malik Aksel, (Haz. Beşir Ayvazoğlu), “Bir Cami Ressamı”, Sanat ve Folklor, İstanbul, 2011.