Dört Anlaşma...
DÖRT ANLAŞMA
Kullandığın sözcükleri özenle seç
Milliyet Gazetesi, 14 Mayıs 2023, s. 5.
Kitaplığımı karıştırırken bu kez elime küçük bir kitap geçti, kısa süre önce almış, okumuş ve bazı satırların altını çizmişim. İçinde bulunduğumuz bu sıkıntılı günlerde bir kez daha okumam gerektiğini düşündüm. Tekrar okudum ve okuduklarım üzerinde uzun uzun düşündüm. İnsanlığın geçmiş dönemlerine ait ne kadar az şey biliyoruz. Binlerce yıldır hemen her toplum birlikte yaşamak için kurallar geliştirmiş ve toplum düzeni büyük oranda bu kurallara bağlı olarak gelişmiş, ne zaman bu kurallar göz ardı edilmeye başlanmışsa o günden itibaren bazı toplumlar yok oluşa doğru gitmeye başlamışlar.
Toltek Bilgelik Kitabı
Sözünü ettiğim kitabın adı “Dört Anlaşma: Toltek Bilgelik Kitabı”. Antik Toltek öğretilerini günümüze taşıyan Don Miguel Ruiz’in bu kitabında, bir insanın hayat boyu uymak zorunda olduğu dört anlaşmadan söz edilmektedir. 1952 yılında Guadalajara Meksika’da dünyaya gelen Don Miguel Ruiz on üç çocuklu bir ailenin en son çocuğudur. Ruiz, tıp okur ve cerrah olur. Kitabın teşekkür bölümünde kendisine koşulsuz sevgiyi öğreten annesi Sarita’ya, disiplini öğreten babası Jose Luis’e ve Toltek gizem kapısının farkına varmasını sağlayan büyükbabası Leonardo Macias’a minnet duygularını ifade eder. Bu satırlardan anlaşılacağı gibi en önemli duygu sevgidir. Eğer bir insanın sevgi duygusu küçük yaştan başlayarak gelişmemişse ne disiplin ne de geçmişe ait bilgiler onun gelişmesini sağlayamaz. Eğer sevgi yoksa geriye kalan hiçbir şeyin önemi yoktur. Sevgi duygusundan yoksun insanların ben duygusu çoğu şeyin görmezden gelinmesine yol açar. Disiplin kaybolur, merak azalır, öğrenmeye ve düşünmeye gerek duymazlar. Çocukluktan başlayan sevgi her şeyin anahtarıdır ve açmadığı kapı yoktur.
Asya kökeni
Toltek kültürünün büyük oranda sevgi üzerine inşa edildiğini düşünüyorum. Efsanelere göre kaybolan bir kıtadan gelen Toltekler bazı araştırmacılara göre efsanevi Atlantis’den kurtulanlardır. Atlantis efsanesinin doğruluğu konusunda yapılan araştırmaların herhangi bir sonuç vermediği bilinmektedir. Buna karşın bir dönem buzlarla kaplı Bering Boğazı üzerinden Amerika kıtasına geçen Asya kökenli toplulukların varlığı kanıtlanmıştır. Muhtemelen Tolteklerin ataları Asya kökenli topluluklardır. Kaybolmuş kıtadan kasıt ise buzların erimesi sonucu Bering Boğazı’nın oluşumu ve Asya ile Amerika arasındaki kara ulaşımının kesilmesidir. Amerika kıtasının eski halklarının Asya kökenli olduklarını söylemek, batılı araştırmacılara zor gelmekte, bilimsel gerçekler yerine bazı efsanelere sığınmak daha cazip olmaktadır.
İnşaatçı üstatlar
Toltekler, eski Amerikan uygarlıklarından birini oluşturan halk olup, Aztekler öncesi bölgede var olan üç kültürden (Mayalar, Olmekler ve Toltekler) biri olarak kabul edilmektedirler. Ansiklopedik bilgilere göre nereden geldikleri bilinmeyen bu halkın günümüzden 3 bin 300 yıl önce yaşadığı kabul edilmektedir. Toltek sözcüğü Nahuatl dilinde, “İnşaatçı üstatlar” anlamına gelmektedir. Tolteklerin kökeni hakkındaki araştırmalar onları Teotihuacan yakınlarında yaşayan Çiçimeklerle ilişkilendirir. Çiçimek Nahuatl dilinde; “Köpek kaynaklı, köpek kökenli, köpekten doğan” anlamlarına gelmektedir. Burada söz edilen köpek yerine kurt kelimesinin daha uygun olduğunu düşünmekteyim. Eğer bu konuda daha derin araştırmalar yapılırsa, bu deyişin “Ergenekon Destanı” ile benzerliği ortaya çıkabilir ve Amerika’nın ilk topluluklarının Asya kökenli oldukları daha net olarak anlaşılabilir.
Kullandığın sözcükleri özenle seç
Bunca açıklamadan sonra gelelim tekrar “Dört Anlaşma”ya. Birinci anlaşma, “Kullandığın sözcükleri özenle seç” başlığını taşımaktadır. Bu anlaşma tüm anlaşmaların en önemlisi ve aynı zamanda uyulması en zor olanıdır. İnsan konuşabilme özelliğine sahiptir; “Dünyada başka hangi canlı konuşabiliyor? Söz, insan olarak sahip olduğumuz en güçlü araçtır; söz büyü aracıdır. Ama iki yanı keskin kılıç gibi, sözümüz en güzel rüyayı da yaratabilir, etrafımızdaki her şeyi de yok edebilir.
Kılıcın bir yanı sözün kötüye kullanımıdır. Bu kullanım cehennemi yaratır. Diğer yanı ise sözün mükemmel kullanımıdır. Bu da güzellik, sevgi ve dünyada cenneti yaratır. Nasıl kullandığına bağlı olarak söz sizi özgürleştirebilir ya da sizi bildiğiniz tutsaklığınızın çok ötesinde esareti altına alabilir.” (s. 41-42)
Söz gümüşse sükût altındır
Binlerce yıldır bilgeler ve peygamberler sözün öneminden, düşünmeden ağızdan çıkan bazı sözlerin insanları esir aldığından, yaşadıkları sürece bu sözlerin pişmanlığı altında esaret yaşadıklarından bahsederler. Eski Helen ve Roma uygarlığında retorik eğitimi bu gibi hatalardan uzak durmak için alınması gereken bir eğitim olarak değerlendirilmiştir. Müslüman toplumlarda “Söz gümüşse sükût altındır” gibi anlamlı bir söz vardır. Eğer iyi bir eğitim almamışsanız, gerekli sözcükleri seçmekte zorlanıyorsanız, en iyisi konuşmamaktır. Ayrıca dile getirdiğiniz sözün hangi kulaklar tarafından dinlendiği de önemlidir, sizin söylediğiniz bir söz bazı kulaklar tarafından yanlış anlaşılabilir. Bir de siz siz olun sinirlendiğiniz esnada konuşmayın, bunca dikkatime rağmen üç ay önce bir yemek sırasında kullandığım söz yıllarca süren dostluğumun son bulmasına yol açtı. Üzgünüm ve sonrasında özür diledim ama bir kez söz ağzımdan çıkmış oldu.
Eğitimin önemi
“İnsan zihni sürekli tohumların ekildiği verimli toprak gibidir. Tohumlar düşünceler, fikirler ve kavramlardır. Söz tohum gibidir ve insan zihni son derece verimlidir! Bir tohum, bir düşünce ekersiniz ve o büyür. Burada tek problem şudur: Genellikle bu verimli toprağa korku tohumları ekilir.” (s. 42)
Çocuk yaşta verilen eğitimi bu kadar net olarak ifade etmek gerçekten dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır. Daha okul öncesi gerek sözlerimiz gerekse davranışlarımız ile tertemiz beyinlere korku ekiyoruz. Çocukluktan itibaren kök salan bu korku tohumları herkesin birbirini korkuttuğu büyümemiş çocuklar olarak hayatımızı sürdürmemize neden oluyor.
“Sözü küfretmek, suçlamak, utandırmak, yok etmek için kullanıyoruz. Bazen sözü doğru kullandığımızda oluyor. Ama ne yazık ki sık değil. Genellikle sözü kendi bireysel zehrimizi akıtmak için kullanıyoruz, kızgınlığımızı, kıskançlığımızı, çekememezliğimizi ve nefretimizi ifade etmek için.
Söz biz insanların sahip olduğu en güçlü armağandır. Ve sözü kendimize karşı kullanıp duruyoruz. Sözle intikam planı yapıyoruz. Sözle dünyada karmaşa yaratıyoruz. Sözü ırklar, ülkeler, insanlar, aileler arasında nefret yaratmak için kullanıyoruz.” (s. 45-46)
Daha birinci anlaşmada bana ayrılan yer doldu, ama birinci anlaşmanın en önemli ve uyulması zor anlaşma olduğunu yazının başında belirtmiştim. Yine de sözü uzatmak gafletinde bulundum. “Toltek Bilgelik Kitabı”nın sonraki bölümlerini bir başka yazımda sizlerle paylaşmak dileğiyle...
Don Miguel Ruiz, (Çev. Nil Gün), Dört Anlaşma: Toltek Bilgelik Kitabı, İstanbul, 2021.