Hayat Bir Salıncaktır...
AnasayfaMedyaKöşe Yazıları

Hayat Bir Salıncaktır...

KAYDIRIN

< Geri dönün

Hayat Bir Salıncaktır

HAYAT BİR SALINCAKTIR

Milliyet Gazetesi, 13 Temmuz 2024, s. 2.

“Karac’aoğlan der ki: Salınıp gezme,
Gören âşıkların bağrını ezme.”

Karacaoğlan

Elime küçük bir kitap geçti. Wilhelm Schmid yazmış; “Salınmak, Hayattan Sevinç Duyma Sanatı”nı. Küçük kızının doğum gününde bir gezintiye çıkarlar ve parkta birdenbire karşılarına bir hatta iki salıncak çıkar. Wilhelm Schmid salıncağı insanın içinde “Heyecan patlamaları” doğuran alet olarak nitelemektedir.

Salıncak insana ister istemez bir ivme verir, ister biri sizi sallasın ister siz sallanmaya başlayın. Salıncağa oturan insan sallanmak ister, eğer biri sizi sallamıyorsa, siz kendi kendinizi ivmelendirip sallanmaya başlarsınız. Hayatta aynı değil midir? Günlük hayatın dışında hangimiz zaman zaman salınmak istemeyiz?

Salınmak sözcüğü dilimizde çok çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır. Sözlüklerde; “Koyulmak, bırakılmak, atılmak: Tepsi fırına, pirinç suya salındı; Gönderilmek, yollanmak: Her tarafa haber salındı: Sağa sola veya öne arkaya hafifçe sallanmak; Yürürken uyumlu hareketlerle hafifçe bir yandan bir yana eğilmek: Vücudu o kadar narindi ki hafif rüzgârlarla sallanan salkım söğütler gibi oradan oraya salınıyor.” olarak açıklanıyor, ama bence en iyi deyişi Karacaoğlan söyler.

Ara sıra çıktığımız seyahatler de bizim için birer salınma fırsatı değil midir? Hele de mecburi olmayan, sadece gezmek, farklı yaşamları görmek ve değişik mekânlarda hiçbir beklenti olmaksızın dolaşmak gerçekte birer salınma değil midir?

Doğal ritim

Wilhelm Schmid, hayatın bir salıncak olduğunu söylemekte. Kâh sükûnete kavuşuruz, kâh müthiş bir kaos içinde kalırız. Bazı anlar her şey hâkimiyetimiz altında görülürken, bir anda her şeyimizi kaybetmiş gibi oluruz. İşte size bir başka salınma, insan kısa bir an içinde oradan oraya savrulabilir. Salınma ile barışık olmak gerekir, bu hayatın ön koşuludur. Buna alışmak gerekir, eğer zaman zaman oradan oraya savrulmasak hayatın ne kadar sıkıcı ve tahammül edilmez olacağını düşünmek bile istemem. Her anı planlı ve monoton bir hayat, hiç salıncağa binmemiş bir çocuk düşünebilir misiniz? Havada uçmak, yerçekiminin o vazgeçilmesi mümkün olmayan çekim gücünden kurtulmak bir insanı, hele de bir çocuğu ne kadar mutlu eder? Elbette bazı çocuklar salıncaktan korkarlar, ya sallanırken başlarından kötü bir olay geçmiştir ya da doğanın koyduğu kurala bu kadar karşı çıkmak onları ürkütür. Bazılarımız salıncak için aynı duyguları hissetmese de hayatın salınmaları hemen hepimizi ürkütür ve zaman zaman ne yapacağımıza karar vermekte güçlük çekeriz. Acaba bunun yerine kendimizi salınmanın doğal ritmine bırakıp biraz olsun rahatlasak daha iyi olmaz mı?

Süresi olmalı!

Her şeyde olduğu gibi salınmanın da bir sınırı olmalıdır. Zaten hayat bizi ister istemez oradan oraya salınmaya mecbur bırakıyor. Tembellik hakkımızı kullanıp bu salınmayı uzatmak veya artık yetti diye günlük yaşama devam etmek gerekmez mi? Salınmanın, sonsuza kadar devam etmesini ister miyiz? Sizleri bilmem, ama salıncak bir süre sonra benim midemi bulandırır. Hemen inmek isterim, bu durum bir fizyolojik sorun olmasının yanı sıra bence doğal bir uyarıdır; “Artık yeter, yeteri kadar salındın şimdi gerçeğe dönme zamanı!”

Ama uzun bir zaman sonra içimde tekrar salıncağa binme duygusu uyanır. Yaşım oldukça ileri olduğu için artık salıncağa binme isteğim o kadar da yüksek değil. Buna karşın günlük hayatta dilediğim gibi salınmak isteği ağır basıyor. Ancak bazı mecburiyetler bizi özgürce salınmaktan alıkoyuyor. Salınmak için yeterli zamanımız yokmuş gibi bir duygu uyanıyor. Bu duygunun uyanmasındaki en önemli faktör, emekli olduktan sonra uzun zaman boyunca salınan insanların daha hızlı yaşlandıklarını görmem. Belli bir yaştan sonra günlük hayatla ilgisini en az düzeye indiren, hemen hiçbir hobisi olmayan, ekonomik değeri olmasa da bir şeyler üretmeyen insanların hayattan koptuklarını görmekteyim. Sanki artık önündeki sayılı günlerin bitmesini bekler gibi bir hâletiruhiye içindeler. Artık onlara neşe veren hiçbir şey kalmamış, büyük bir uyuşukluk her yanlarını sarmış gibi.

Yaşama ilgi duymalı

Bu duruma düşmemek için hayatla ilgimizi kesmemek, çalışmak lazım. Bu konuda arkadaşlarımızın bize yardımcı olması da mümkün. Benim böylesi birkaç grubum var. Benden oldukça genç, çeşitli meslek gruplarına mensup arkadaşlarla ayda bir kez bir araya gelip, sohbet ediyoruz. Zaman zaman ilkokul dahil çeşitli okullara gidip daha genç yaş grubu ile birlikte oluyorum. Onların heyecanları, merakları, hayattan beklentileri beni geçmişe çocukluğuma götürüyor. Bu sayede yaşadığım süreyi değerlendiriyor, keşke demeden geçmişi irdeliyorum. Kendi yaşıtlarımla, zaman zaman bir veya birkaç misafirinde katıldığı akşam yemekleri yiyor, uzun süre günlük olayları değerlendiriyoruz. Bazı kereler coşkulu seslerin yükseldiği bu yemekler yaklaşık dört senedir düzenli bir şekilde devam ediyor. Konuşmalar sırasında çocuklar gibi neşe dolu seslerin yükselmesi rahatlamamızı sağlıyor. Çünkü hemen hepimiz günlük yaşamda aldığımız pozisyon nedeniyle yüksek sesle konuşma imkânına sahip değiliz. Bu yemekler bizim sesimizin yükseldiği, rahatlamamıza olanak veren sosyal bir ortam. Yemek sonrasında herkes birbirine “İyi akşamlar” diyerek, dostane bir şekilde ayrılıyor. Kısa süre sonra da “Ne zaman toplanıyoruz?” diye sorulmaya başlanıyor.

Yeni bir salıncak modeli

Yukarıda sözünü ettiğim genç arkadaşlarımla, senede iki-üç kez, bazı yıllarsa daha fazla yurt içi ve yurt dışı gezileri yapıyoruz. Bu birlikteliğimiz nerede ise yirmi yıldır devam ediyor. Genelde kültürel açıdan merak ettiğimiz bölge ve ülkelere yapılan bu gezilerin süresi çoğunlukla üç günü geçmiyor. Birlikte yolculuk, müştereken yenilen yemekler, gördüklerimizi karşılıklı konuşmalar ile değerlendirmemiz yeni bir heyecanın oluşmasına neden oluyor. Sayılarını hatırlayamadığım bu geziler farklı fikirlerde de olsak bir arada olmanın sağladığı avantaj ile hemen her konuda konuşmamızı ve farklı düşüncelerin ortaya çıkmasına vesile oluyor. Şimdi geriye dönüp bakınca hayatıma yeni bir salıncak modelinin girdiğini görüyorum. Çocukken sallandığım salıncak yerini yeni bir salınma modeline bıraktı. Günler gelip geçiyor ve zaman zaman bazı günlerim bu ilişkiler sayesinde salınarak geçiyor, mutlu oluyorum.

Dilerim bu yazımı okuyan herkes kendine yeni bir salınma modeli oluşturur. Hepimizin zaman zaman salınmaya ihtiyacı olduğunu unutmamamız gerekiyor.

“Günler gelip geçmekteler, kuşlar gibi uçmaktalar.”

Aziz Mahmud Hüdâyî

Wilhelm Schmid, (Çev. Tanıl Bora), Salınmak, İstanbul, 2024.

Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır
Hayat Bir Salıncaktır

Yenilem Proje Danışmanlık Ticaret A.Ş. © 2024. Her Hakkı Saklıdır. Site: İkipixel

TAKİP EDİN