İskenderiye Kütüphanesi...
İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ
Milliyet Gazetesi, 15 Ağustos 2021, s. 9.
Ünlü oryantalist Bernard Lewis’in Antik İskenderiye Kütüphanesi ile ilgili ilginç bir makalesi bulunmakta. Mostafa el-Abadi’nin editörlüğünü yaptığı “What Happened to the Ancient Library of Alexandria? / İskenderiye’nin Antik Kitaplığına Ne Oldu?” isimli kitapta yayınlanan “The Arap Destruction of the Libaray of Alexandria: Anatomy of a Myth / İskenderiye Kütüphanesi’nin Araplarca Yıkımı: Bir Efsanenin Anatomisi” adlı makalede Prof. Lewis yüz yıllardır süre gelen “Hz. Ömer İskenderiye Kütüphanesi’ni yaktırdı” hikâyesinden bahsediyor.
Mısır’ın fethi
Hz. Ömer döneminde, 642 yılında Amr b. As tarafından şehrin fethedilmesinden sonra halifenin emriyle İskenderiye Kütüphanesi’nin yıkıldığı, içindeki kitapların da aylar boyu şehrin hamamlarını ısıtmak için yakıldığı şeklinde bir hikâye anlatılır. Söz konusu rivayetten bahseden bilgi, olayın üzerinden altı yüz yıl sonra Suriyeli Bar Habreus (1226-1289) tarafından kayda geçirilir. Bar Habreus bu rivayeti kendisinden kısa süre önce yaşayan iki kişiden naklen anlatır. Bu konudaki ilk kaynak 1203 yılında Mısır’da bulunan Bağdatlı Hekim Abdüllâtif’tir. Seyahatlerini anlattığı kitabında “Halife Ömer’in izni ile Amr b. As’ın yaktığı kütüphaneden bahseder.” 1227 yılında alimlerin tarihi üzerine yazdığı bir eserde İbn’ül Kıfti efsanenin dayandığı bu hikâyeyi aktarırken “... bana anlattılar ama hamamların sayısını unuttum...” demektedir.
Bar Habreus bir Hıristiyandır. Buna karşın hikâyeyi anlatan ilk iki kişi ise Müslüman. Böylesi önemli bir olayın nasıl olup da dönemin Koptik literatüründe, kilise kayıtlarında, Bizans ve Musevi kaynaklarında veya herhangi bir kişinin anılarında yer almadığını düşünmek gerekir. Bu tür efsaneler iki şekilde ortaya çıkar, ya masal, destan gibi anlatıları zenginleştirmek için kurgulanırlar, ya da bir kişiyi veya toplumu suçlamak için bilinçli olarak kurgulanır ve sahte belgelerle desteklenerek gerçekmiş gibi sunulmaya çalışılır.
İskenderiye’de terör
İskenderiye’de Antik dönem düşüncesine ve çok tanrılı inanca karşı İskenderiye Patriği Cyril’in öncülüğünü yaptığı sindirme ve yok etme hareketi sonucu astronom ve matematikçi Hypatia 415 yılında öldürülür. Ders verdiği yapı tahrip edilir, herhangi bir kayıt yoktur ama muhtemelen bu dönemde antik kayıtların ve felsefe kitaplarının bulunduğu İskenderiye Kütüphanesi de geçmişe ait belgelerin yok edilmesi gereğine inanan bu hareket mensupları tarafından tahrip edilmiş olabilir.
Peki nasıl olur da bu tahribat yaklaşık üç yılı aşkın bir süre sonra gerçekleşen fethe mal edilir. İskenderiye Kütüphanesi’nin Araplar tarafından yok edildiği efsanesini uydurma bir belge ile bile desteklemek mümkün olmamıştır. Herhangi bir belge ile doğruluğu kanıtlanamayan bu efsanenin neye hizmet ettiği elbette merak edilmektedir. Sıklıkla tekrarlanan bu hikâye Hz. Ömer’i büyük bir kütüphaneyi yok eden biri olarak göstererek gerek halifeyi gerekse İslâm’ı karalamak ve bilim karşıtı göstermek için bir grup tarafından uydurulmuş bir anti-İslâmi propaganda malzemesi olabilir mi? Ancak bu hikâyeyi ilk dile getiren kişilerin Müslüman olması, bir Hıristiyan olan Bar Habreus’un bu olayı onlardan naklen kaleme aldığı göz önüne alındığında günümüze ulaşan bu rivayette bir tuhaflık olduğunu düşünmek gerekir.
İskenderiye Kitaplığının yakılışı
Bir dönem gerek Pehlevi gerek Hind gerekse Roma hakimiyeti altında bulunan manastır ve şehirlerden kitap toplayan, toplanılan kitapları Arapçaya tercüme ettiren bir düşünce dünyası böylesi önemli bir kütüphanenin yok edilmesi emrini verebilir?
1713 yılında Fransız oryantalist peder Eusebe Renaudot, “Patriarchs of Alexandria / İskenderiye Patrikleri” isimli kitabında “... bu anlatıda güvenilmez hususlar var...” diyerek hikâyenin güvenilirliğini tartışır. Daha sonra Edward Gibbon’da bu hikâyeden bahsederek “... Kendi açımdan hem bu vakayı hem de sonuçlarını reddetme eğilimindeyim...” demektedir. Alfred J. Butler, Victor Chauvin, Euginio Griffini, Paul Casanova gibi çok sayıda konunun uzmanı tarihçi bu hikâyeyi analiz eder ve çürütür. Bernard Lewis yüz yıllardır üzerinde konuşulan bu vandalizmi açıklığa kavuşturmak için XIII. yüzyıl başlarında bölgedeki hareketliliğin dikkate alınmasını önerir.
Geçmişi çarpıtmak
Hikâyenin çıkış noktası Hıristiyan değil, Müslümanlar’ın anlatısıdır. XII. yüzyılın sonlarına doğru Selahaddin Eyyubi bölgede yerleşmiş Haçlılar’a karşı yaptığı savaşların yanı sıra İsmailî inancıyla İslâm birliğini tehdit eden Kahire’deki sapkın Fatımileri de ortadan kaldırmasıyla ünlüdür. Selahaddin Eyyubi’nin Kahire’de Sünniliği tekrar egemen kılmasıyla birlikte, yüz yıllardır toplanan Fatımi Koleksiyonlarını ve hazinelerini açık artırma ile sattırdığı bilinir. Muhtemelen bu arada Sünni inanç tarafından sapkın kabul edilen çok sayıda kitapta satılmış veya tahrip edilmiş olmalıdır. Sapkın kabul edilen bir inancı içeriyor olsa bile bir kütüphaneyi dağıtmak, medeni ve kültürlü bir toplumda kabul edilebilir bir davranış değildir. Bu nedenle yapılan işi mazur göstermek için Hz. Ömer’in de daha önce benzer bir yönteme başvurduğu konusunda bir hikâye uydurmak oluşan reaksiyonu büyük ölçüde hafifletecektir.
Böylece, günümüzde sık sık tekrarlandığı gibi İslâm’ın ilk dönem önderleri, daha sonraki Müslüman propagandacılar tarafından, hiç yapmadıkları ve muhtemelen de kabul edemeyecekleri eylem ve politikalara ölümlerinden yüz yıllar sonra ister istemez katılmak durumda bırakılırlar. Yaptıklarını veya yapacaklarını geçmişe dönük söylemlerle desteklemeye çalışan çoğu kişi, şimdilerde muradına ermek için uydurduğu benzer hikâyelerin mensubu olduğu inanca ve kültüre sonraki dönemlerde büyük zararlar verebileceğini unutmamalıdır. Sapkın olduğu düşünülen bir inanca karşı yapılan girişimleri meşru kılmak için uydurulan bir hikâye yüz yıllardır, İslâm’ın yüz karası olarak dile getirilmekte ve büyük bir cemaatin kitap düşmanı olarak tanıtılmasına yol açmaktadır.
Z Kültür|Sanat|Şehir isimli Tematik Dergi’nin 2021/5 sayısında Bernard Lewis’ten tercüme edilerek yayınlanan “İskenderiye Kütüphanesi’ni Araplar mı yaktı? Bir Mitin Anatomisi” isimli makaleden faydalanılmış ve alıntı yapılmıştır...