Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü...
JAPON ANADOLU ARKEOLOJİ ENSTİTÜSÜ
Milliyet Gazetesi, 19 Kasım 2022, s. 8.
12 Kasım 2022 Cumartesi günü, İş Bankası’nın daveti üzerine Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü ve Yassıhöyük kazı alanını ziyaret ettik. Ekim 1978 tarihinde Tokyo’nun yakınında yer alan Mitaka şehrinde Japon Prensi Takahito Mikasa’nın öncülüğünde “Japon Ortadoğu Kültür Merkezi” adıyla bir araştırma enstitüsü kurulur. 1998 yılında ise bu merkezin faaliyet alanında bulunan bölgelerden biri olan Türkiye’de “Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü” adıyla bir alt kurum hayata geçirilir. Bu arada 1985 yılı itibariyle Anadolu kronolojisinin değerlendirilmesine katkıda bulunmak için kazı çalışmalarına başlanmıştır. Dr. Sachihiro Omura tarafından yürütülen Kırşehir Kaman Kalehöyük kazıları ve çevredeki yüzey araştırmaları önemli bulgulara ulaşılmasını sağlar.
Dr. Sachihiro Omura
1972 yılında Türkiye’ye gelen Dr. Sachihiro Omura 1974 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde Prof. Dr. Tahsin Özgüç ve Prof. Dr. Nimet Özgüç’ün öğrencisi olarak eğitim almaya başlar. Mezuniyeti sonrası Türkiye’de arkeolojik araştırmalara başlayan Dr. Sachihiro Omura ve ekibi, Prens Takahito Mikasa’nın ilk kazmayı vurmasıyla birlikte Kalehöyük kazılarını otuz yedi yıldır sürdürmekte. Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nün amacı Japonya, Türkiye ve diğer ülkelerden gelen araştırmacıların birlikte çalıştığı bir bilim merkezi olarak; arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarını yürütmek, bu araştırmalar sonucu elde edilen bilgileri ve eserleri inceleyerek yayınlanmasını sağlamak, arkeoloji, konservasyon ve ilgili diğer bilim dallarında kurslar düzenlemek, sempozyum ve konferans gibi faaliyetler gerçekleştirmektir. Enstitü bu çalışmalarının yanı sıra bölgede yaşayan halka, Eski Anadolu tarihi hakkında bilgi aktararak, tarihi miraslarına sahip çıkmalarını da öncelikli hedefleri arasına almıştır.
Kalehöyük
Dr. Sachihiro Omura’nın ilk kazı çalışmalarına başladığı Kaman’ın Çağırkan beldesinde bulunun Kalehöyük, çapı 280 metre, yüksekliği 16 metre olan orta büyüklükte bir höyüktür.1985 yılından itibaren devam eden kazılar boyunca dört farklı kültür katı tespit edilir. Osmanlı Dönemi, Demir Çağı, Orta ve Geç Tunç Çağı, Eski Tunç Çağı olarak belirlenen bu dört kültür katının son dönem kazılarından Neolitik ve Kalkolitik çağlara ait buluntulara da ulaşılmıştır. Kalehöyük kazıları sırasında orta çıkan buluntular Enstitü alanında inşa edilen Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’nde ziyarete açık olup, önemli bilgiler içermektedir.
Yassıhöyük
1986 yılından itibaren yapılan yüzey araştırmaları 2009 yılında iki höyükte daha kazı çalışmalarına başlanmasına yol açar. Dr. Masako Omura’nın başkanlığında yapılan Kırşehir Çayağzı Köyü’nde bulunan Yassıhöyük, doğu-batı yönünde 625 metre, kuzey-güney yönünde 500 metre uzunluğunda ve 13 metre yüksekliğinde bir höyüktür. Hellenistik Dönem, Demir Çağı, Orta Tunç Çağı ve Eski Tunç Çağı’na ait kültürlerin varlığının görüldüğü bu kazı alanındaki çalışmalara devam edilmekte olup, daha alt katlarda Neolitik ve Kalkolitik dönemlere ait kalıntılara ulaşılabileceği düşünülmektedir. Gezdiğimiz kazı alanındaki, taş ve kerpiç duvarlı, dikdörtgen planlı yapılar oldukça ilgi çekiciydi. Bu arada kazı alanının kuzeybatı köşesinde daha erken döneme ait yuvarlak planlı bir yapının da gün ışığına çıkarıldığını gördük.
Büklükale
Doç. Dr. Kimiyoshi Matsumura’nın kazı başkanlığını yaptığı Kırıkkale Karakeçili Köyü’ndeki Büklükale Höyüğü yer yer 200-300 metre genişliğinde ve 30 metre yüksekliğindedir. Büklükale Höyüğü’nün hemen aşağısında yer alan ve Aşağı Şehir olarak isimlendirilen kazı alanı doğu-batı yönünde 500 metre, kuzey-güney yönünde ise 650 metre uzunluğundaki bir alana yayılmaktadır. Osmanlı Dönemi, Demir Çağı, Geç Tunç Çağı kültür katlarının bulunduğu alanda kazı çalışmalarına devam edilmektedir. Büklükale’de açığa çıkarılan büyük taşlarla örülmüş, yer yer yüksekliği 7,00 metreye ulaşan sura ait izler ilginç bilgiler içermektedir. Kazı sonucu ele geçen seramik buluntulara göre şiddetli bir yangın geçirmiş bulunan bu kalenin, Hitit İmparatorluk Dönemi’ne ait olduğu tespit edilmiştir.
Müze, enstitü binası, depolar, büyük bir kitaplık ve konferans salonunun yanı sıra gelişmiş teknolojik aletlerle donatılmış konservasyon merkezinde, ele geçen buluntuların titizlikle restorasyonları yapılmakta. Türk-Japon iş birliğiyle inşa edilen Kaman Kalehöyük Arkeloji Müzesi, ilginç bir yapı. Höyük hissi verecek şekilde tasarlanmış olup, büyük bir bölümü dolgu toprakla örtülü, içinde Anadolu tarihine ışık tutan hemen hepsi konservasyona tabii tutulmuş çok sayıda ilginç eser bulunuyor.
Mikasanomiya Anı Bahçesi
Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nün ilginç bir özelliği de yirmi dönümü aşkın bir alanda kurulmuş olan Anı Bahçesi’dir. Altes Prens Mikasa Takahito’nun anısına kurulan bu bahçenin Japonya dışındaki en büyük Japon Bahçesi olduğunu öğrendik. Mikasanomiya Anı Bahçesi adıyla anılan bu büyük alanda iki gölet, bir şelale, kameriye ve Japon bahçe kültürünün bazı ögeleri yer alıyor. Aynı zamanda bölge halkına rekreasyon alanı olarak da hizmet veren bu alanın düzeni ve bakımı gerçekten olağanüstüydü. Çevrenin kıraç görüntüsüne karşın eğer niyet edilir ve çalışılırsa kıraç alanların ağaçlarla donatılması için hiçbir engel olmadığını göstermesi açısından çok önemlidir. Bahçede, Türkiye menşeli on iki türden 2.240 adet, Japon menşeli beş türden 120 ağaç bulunmakta.
Prens Mikasa Vakfı
Bu arada yapılan kazı çalışmalarının büyüklüğü göz önüne alınarak 7 Mart 2017 günü, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre “Prens Mikasa Vakfı” kurulur. Vakfın amacı enstitünün faaliyetlerini destekleyerek Türkiye Eski Çağ tarihinin araştırılmasından kültürel mirasının korunmasına kadar pek çok bilimsel çalışmaya destek vermektir.
Hoca’ya hörmet
Dr. Sachihiro Omura ile birlikte kütüphane binasını gezerken bir şey ilgimi çekti, küçük bir masa ve iskemlesi ayrı bir köşeye konmuştu. Büyük kitaplık masalarının yanına sıkmış gibi duran bu masanın ne anlama geldiğini düşünürken, Dr. Omura büyük bir iftiharla “Bu masa benim hocam Prof. Dr. Tahsin Özgüç’ün çalışma masası, çok kere karşısına oturmuş ve onu dinlemişimdir.” dedi. Uzak bir ülkeden gelen bir insanın hocasının anısına duyduğu bu saygı gerçekten görülmeye değer.
İş Bankası
Japon kraliyet ailesinin desteği ile yürütülen bu çalışmalar Türkiye İş Bankası’nın da ilgisini çeker ve “Ülkemizin kültürel mirasının gün yüzüne çıkarılması koruma altına alınarak gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması, kültürel miras bilincinin pekiştirilmesi kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarımızda öncelik verdiğimiz hususlar arasında yer alıyor” düşüncesiyle kazı ve konservasyon çalışmalarına destek vermeye başlar. Daha sonra kazı sonucu elde edilen buluntuların çağdaş gereklere uygun şekilde muhafaza edilmesi için yapılan depo binasının inşaatına da ekonomik katkıda bulunur. İş Bankası’nın ülkemizdeki kültür ve sanat faaliyetlerine katkısının yanı sıra Kaman, Patara, Zeugma gibi arkeolojik kazılara da destek vermesine teşekkür etmenin hepimizin borcu olduğunu düşünmekteyim.
Uzak bir ülkeden gelip, Anadolu’nun çok erken tarihlere uzanan kültürel birikiminin araştırılmasına yaptığı katkıların yanı sıra, Kaman’da kurdukları anı bahçesi için Japon Kraliyet Ailesi’nin saygıdeğer mensuplarına, kırk yılı aşkın süredir bölgedeki kazıları yürüten ve artık bizden biri olan Dr. Sachihiro Omura’ya, Yassıhöyük kazı başkanı Dr. Masako Omura’ya ve Büklükale Höyüğü kazı başkanı Doç. Dr. Kimiyoshi Matsumura’ya, ülkem adına teşekkür ederim...
“Toprağın üstündekilere ne kadar sahip çıkıyorsak, toprağın altındakilere de o kadar sahip çıkmalıyız.”
Mustafa Kemal Atatürk