Macellan...
MACELLAN
Milliyet Gazetesi, 6 Kasım 2022, s. 9.
Dünya denizcilik tarihinde olduğu kadar, keşifler tarihinde de büyük yer verilmesi gereken Fernão de Magalhães yani çoğunlukla “Macellan” olarak bildiğimiz bu cesur insan 1480 yılında soylu bir ailenin çocuğu olarak Portekiz’de dünyaya gelir. 1505 ile 1512 tarihleri arasında Portekiz Kralı’nın hizmetinde bulunur. Portekiz’in ilk Hindistan valisi Francisco de Almeida’nın filosuna katılır. Mozambik, Hindistan ve Malakka’da çeşitli savaşlara katılır, bu savaşlar Portekiz’in Hint Okyanusu’nun büyük bir bölümünde üstünlüğü ele geçirmesiyle sonuçlanır. Goa, Macao gibi kontrol noktaları oluşturmalarına yardımcı olur. 1512’de Portekiz’e dönen Macellan, ertesi yıl Azamor Kalesi’ni almak için Fas’ta görevlendirilir. Kasım 1514’de Lizbon’a geri döner, maaşının ve rütbesinin yükseltilmesini ister, bu isteği geri çeviren Kral Manuel, Fas’a geri dönmesini, dilerse bir başka hükümdarın hizmetine girebileceğini söyler.
İspanya Kralı’nın emrinde
Kraldan aldığı olumsuz cevaplar üzerine Macellan İspanya Kralı’nın hizmetine girmeye karar vererek 20 Ekim 1517’de Sevilla’ya gider. Sevilla’da yine bir Portekizli olan coğrafyacı Rui Faleiro ile buluşur ve İspanya Kralı’nın bulunduğu kente doğru yola çıkarlar. Kral I. Carlos (İmparator V. Karl / Şarlken 1500-1558) tarafından kabul edilir ve sonrasında ismini Fernando de Magallanes olarak değiştirir.
1493’de yayınlanan bir papalık fermanına göre yeni keşfedilen ya da keşfedilecek olan topraklardan belli bir sınır çizgisinin doğusunda kalanlar Portekiz, batısında kalanlar ise İspanya’nın olacaktır. Uzak Doğu’da bulunan zengin Maluku Adaları’nın (Endonezya) bu paylaşım neticesinde Portekiz mülkü olduğu kabul edilmektedir. Bu bölgenin özellikle baharat açısından zenginliğine karşın İspanya’nın mülkü olarak kabul edilen Amerika kıtası baharat üretimi açısından yetersiz olup, yalnızca yağmaya müsait bir alandır. Ne kadar süreceği belli olmayan yağma ekonomisi başlangıçta cazip olsa da uzun vadede yetersiz kalacağını düşünen İspanyol yönetimi Uzak Doğu’ya ulaşmak için farklı bir yol bulunması gerektiğine inanmaktadır.
Portekiz ile İspanya arasında çözüm
Macellan, Güney Amerika’nın en alt ucunda bulunan bir geçitle Atlas Okyanusu’ndan Pasifik Okyanusu’na geçilebileceğine inanmaktadır. Böylelikle hep batıya doğru giderek Maluku Adaları’na ulaşmak mümkün olacak ve Papalık fermanına uygun bir çözüm oluşturulabilecektir. Macellan ile Faleiro’nun önerileri 22 Mayıs 1518’de kral tarafından onaylanır ve ikisi ortak sorumlulukla İspanyol sularından geçerek Maluku Adaları’na giden bir deniz yolu bulmak için düzenlenecek seferin kaptanlığına atanır. Bu sefer sırasında keşfedilecek toprakların yönetim sorumluluğunu ve seferin net kazancının yirmide birini alacaklardır.
Yola Çıkış
Macellan’ın bu düşüncesinden önce de bazı kişiler, Portekizlilerin denetiminde olan Ümit Burnu’nu dolaşmadan, sürekli batıya doğru giderek dünyanın dolaşılabileceğini ileri sürerler. Bir buçuk yıl süren hazırlık çalışmasından sonra 20 Eylül 1519 günü, aralarında dokuz ülkeden 270 kişiyi taşıyan beş gemi, Guadalquivir Nehri’nin Atlas Okyanusu’na döküldüğü Sanlúcar de Barrameda limanından 20 Eylül 1519 günü denize açılır. Beş gemilik filonun sancak gemisi “Trinidad” olup ona eşlik eden diğer gemiler ise; “San Antonio”, “Concepción”, “Victoria” ve “Santiago”dur. Bu arada geçirdiği bir çılgınlık nöbeti dolayısıyla Faleiro bu keşfe katılamaz. Altı gün sonra filo Tenerife’ye ulaşır. Burada bazı eksikler giderilir ve 3 Ekim 1519 günü Brezilya’ya doğru yelken açılır. İki ayı biraz geçen bir süre denizde yol aldıktan sonra, 13 Aralık 1519 günü Rio de Janerio körfezine ulaşılır. Kısa bir süre dinlendikten sonra güneye doğru hareket edilir. Hemen her nehre girilmekte, batıya doğru bir çıkış yolu aramaktadırlar. Bu zahmetli yolculuk 31 Mart 1520 günü İspanyol kaptanların Macellan’a karşı ayaklanması ile sonuçlanır. Macellan kararlı ve acımasız bir şekilde ayaklanmayı bastırır. Ayaklanmanın öncülerinden olan bir kaptanı idam ettirir, bir diğerini ise karada bırakır. Rio de Janerio’dan hareketi takip eden on ayı aşkın bir süre sonra bundan böyle “Macellan Boğazı” adını taşıyacak olan geçide girerler. Bu arada Santiago karaya oturduğu için terk edilmiş, San Antonio ise filoyu terk ederek İspanya’ya dönmeye karar vermiştir. Bu nedenle geçidin sonuna üç gemi ulaşır ve Macellan Pasifik Okyanusu’nun görülmesini büyük bir sevinçle karşılar. 28 Kasım 1520 günü “Güney Denizi” olarak nitelenen denize girerler, yolculuklarının çok sakin geçmesi nedeniyle bu denize, daha sonraları İspanyolca “Pacifico: sakin, durgun” adı verilir. Denizin durgunluğu sebebiyle güçlükle yol alınır, gemilerdeki içme suyu biter, iskorbüte yakalanan tayfalar, açlık nedeniyle serenlerin ucundaki derileri bile yemek zorunda kalır. 6 Mart 1521 günü Mariana Adaları’ndaki Guam’da seferin başlangıcından beri ilk defa karaya ayak basılır.
Yola devam
İspanya’dan hareket edildiğinden bu yana bir buçuk yıla yakın bir süre geçmiştir. Muhtemelen daha önce Ümit Burnu’nu dolaşarak bölge hakkında bilgi sahibi olan Portekizli denizcilerle yaptığı konuşmalarla az çok tanıdığı bu denizde, Maluku Adaları’na ulaşmadan önce gerek yiyecek, içecek depolamak gerekse gemileri onarmak için rotayı Filipin Adaları’na çevirir. Filipinler’e ulaştıktan sonra Massava’da yerel hükümdar ile bir antlaşma yaparak İspanya’ya Pasifik Okyanusu’ndaki ilk müttefikini kazandırır. Aradan iki ay geçmeden, Macdan Adası’nda yerlilerle yaptığı bir çarpışma sırasında öldürülür.
Macellan’ın ölümünden sonra iki gemi “Victoria ve Trinidad” Maluku Adaları’na ulaşır. Buradan baharat yükleyen gemiler yola çıkar fakat yalnızca Elcano komutasındaki 85 tonluk “Victoria” gemisi İspanya’ya geri dönebilir. 8 Eylül 1522 günü, yolculuğun başlangıcından üç yıla yakın bir süre sonra on yedi Avrupalı, baharat yüklü gemiyle Sanlúcar de Barrameda limanına giriş yapar. İmparatorun emriyle Elcano’nun armasına, “Primus circumdedisti me / Çevremi ilk dolaşan” yazılı bir küre işlenir.
Macellan Boğazı
Macellan’ın bunca yıldır unutulmaz olan isminin ardında, dünyanın çevresinin denizden dolaşılmasıyla sonuçlanan seferin yönetiminde gösterdiği ustalık ve geniş bir dünya görüşü bulunmaktadır. Her ne kadar bu seferi tamamlayamasa da dünyanın çevresinin dolaşılabilir bir yuvarlak olduğunu ispat etmesi açısından büyük bir başarıdır. Macellan’ın keşfettiği Boğaz gerek çok güneyde olması gerekse dolambaçlı ve sert akıntılarla dolu olması nedeniyle pek tercih edilen bir ulaşım yolu değildir. Ancak Atlas Okyanusu ile Pasifik Okyanusu’nu birleştiren ve Asya’ya doğudan deniz ulaşımını sağlayan bu yol 15 Ağustos 1914 günü açılışı yapılan “Panama Kanalı”nın devreye girmesine kadar geçen dört yüz yıl boyunca kullanılmaya devam edilir.
Genç kuşaklar
Macellan’ın hikâyesini en güzel Stefan Zweig dile getirmiştir; “Ne zaman genç bir kuşak canla başla çalışmaya başlarsa dünya değişir.” Günümüzde çoğu kişi adını bilmekle birlikte Macellan’ın kim olduğu neler yaptığı konusunda bilgi sahibi değildir. Hâlbuki onun gibi insanlar bilgi ve irade güçleri ile pek çok güçlüğü yenmiş, insanlığın önünü açmışlardır. Onun hikâyesini öğrenmek bazılarımızın başarısına ilham olabilir. Bunun için Zweig’ın kitabının okunmasını öneririm, içinde hepimiz için alınması gereken birçok ders bulunmaktadır...
Stefan Zweig, (Çev. Aykut Canol), Macellan, İstanbul, 2012.