Machiavelli ve Hükümdar Üzerine...
MACHİVELLİ VE HÜKÜMDAR ÜZERİNE
Milliyet Gazetesi, 26 Aralık 2020, s. 2.
Okumaya meraklı çoğu kişi Machiavelli’in “Hükümdar (Prens / İl Principe)” isimli kitabını okumuş, hiç olmazsa biraz karıştırmıştır. Niccolo Machiavelli, 1469 yılında Floransa’da doğar. Yoksul düşmüş soylu bir aileden gelen Machiavelli, 1498 yılından itibaren Floransa Cumhuriyeti’nde resmî görevler üstlenmeye başlar. 1512 yılında Medici Ailesi’nin Floransa’nın yönetimine el koyması üzerine siyasal yaşamdan çekilir ve yazı yazmaya başlar. Machiavelli’in siyasal düşünce tarihine getirdiği yenilik; siyasetin, din ve ahlaktan ayrı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylemesidir.
“... İnsanlar ya elde edilmeli ya da onların kökü kazınmalıdır; hafif baskılara karşı intikam almaya kalkarlar, fakat ağır baskılara karşı direnemezler. Bir insana baskı yapıldığı zaman öyle davranmalı ki intikam almaya olanak bulamasın...” Ne kadar ilkel ve acımaz bir öneri, istediği gibi yönetmek üzere hükümdarlara tavsiye edilen bu yolun ahlak kuralları ile uzak yakın ne kadar kabul edilebilirliği var. Sanki vahşete yapılan bir çağrı gibi.
Hükümdarlara yapılan bu ilkel çağrının yanı sıra akıllıca öneriler de geliştirir Machiavelli.
“... Öyle ki sorunlar önceden görülerek daha kolay çözüm getirilir. Hastalık iyice yerleşirse tedavi edilemez hale gelir… Devlet işlerinde de durum aynıdır. Sorunlar önceden görülürse -ki bu ileriyi görenlerin harcıdır- çözüm getirilmesi kolay olur. Hastalıklar herkesin göreceği derecede genişlerse, artık çare kalmaz...”
Yalnız devlet işlerinde mi? Hemen her işte durum böyledir. Başarı mümkün olduğunca kadar ileriyi görenlerindir. Küçük yaşta, aile içinde edinilen iyi alışkanlıklar, başarılı bir eğitim süreci ve zaman içinde kazanılan deneyim, insanların ileriyi daha açık ve net bir şekilde görmelerini kolaylaştırır. Her tür doğma, asabiyet ve uzak yakın aile fertlerini koruma iç güdüsü, bir hükümdar için kaçınılması gereken bağlılıklardır. Bu tür bağlantılar olayları net olarak değerlendirmemizi ve sağlıklı karar almamıza engel olabilir veya bizi yanlış yönlendirebilir.
“... Bir hükümdar ve onun kulları tarafından yönetilen devletlerde hükümdarın yetkileri büyüktür. Ülkenin her yerinde ondan başka bir egemenlik sahibi görülmez. Bakan ya da memur sıfatı ile başkaları bu egemenliği kullansa bile halkın ona karşı özel bir bağlılığı yoktur.
Bu iki çeşit yönetimin günümüzdeki örnekleri Osmanlı padişahlığı ile Fransa krallığında görülür. Türk hükümdarlığı tek bir padişah tarafından yönetilir. Diğerleri kapıkullarıdır. Padişah ülkesini sancaklara ayırmış ve oralara valiler tayin etmiştir. Padişah valileri istediği zaman istediği biçimde değiştirebilir. Fransa kralı ise kalabalık bir soylular sınıfı ile kuşatılmıştır. Bu soyluların kendilerine bağlı uyrukları ve ayrıcalıklı durumları vardır. Kral onların bu ayrıcalıklarını -kendini tehlikeye atmadan- alamaz.
Bu iki çeşit yönetim biçimi incelenirse Türk hükümdarlığını ele geçirmek çok güç, fakat bir kere ele geçirilirse onu elde tutmanın ise çok kolay olduğu görülür. Buna karşılık, Fransa krallığını ele geçirmek kolay fakat onu elde tutmak çok güçtür...”
Machiavelli bu tespitlerini daha da detaylandırarak, bu durumun niçin ortaya çıktığını ve nasıl sonuçlar verdiğini anlatır.
“... Yeni düzen oluşturmak kadar güç, başarı şansı az ve uygulanması tehlikeli olan başka bir şey yoktur. Çünkü eski düzenden çıkarları olanların tümü düzeni değiştirenlerin düşmanıdır...”
Anlaşılan üzerinden beş yüz yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, yeni bir şeyler yapmak isteyen, ülke yararına olmadığına inandığı eski düzeni değiştirmek için bazı atılımlar yapılmasına inanan yöneticileri bekleyen tehlike değişmemiştir.
Machiavelli insanların üç çeşit anlayış seviyesine ayrıldığından bahseder. Bir hükümdarın bu anlayış seviyelerinin farkına varması gerektiğini söyler ve çalışma arkadaşlarını seçerken bu ayrıma dikkat etmesi gerektiğini belirtir.
“... Aslında insanlar üç çeşit anlayış seviyesinde olurlar. Birinciler kendiliklerinden anlarlar. İkinciler kendilerine gösterilen şeyleri anlarlar. Üçüncüler ise ne kendiliklerinden bir şey anlarlar ne de başkalarının ona gösterdikleri şeylerden. Birinciler çok iyi, ikinciler de iyidir. Üçüncülerse hiçbir işe yaramazlar.
Bir bakanı tanımak için şaşmaz bir kural vardır. Sizden çok kendini düşünüyor, yaptığı tüm işlerde kendine bir pay ayırıyorsa bu kişi hiçbir zaman iyi bir bakan olamaz. Ona hiçbir zaman güvenilemez. Devlet işlerini yürüten kişinin kendisini değil, hükümdarı düşünmesi, devleti ilgilendirmeyen hiçbir şeyle uğraşmaması gerekir...”
Machiavelli’in bu önerileri karşısında iyi bir hükümdar neler yapmalıdır? Öncelikle bir hükümdar çevresinde bir dalkavuk çemberinin oluşmasına imkân tanımamalıdır. Dalkavuklardan korunmak için, doğruyu söylemekten rahatsız olmayacağınıza insanları inandırmanız gerekir. Buna karşın herkesin anlatacağı doğrularda hükümdarın saygınlığını azaltabilir. Bu nedenle bir hükümdar çevresinde yalnızca kendi sorduğu sorulara bilgi birikimleri doğrultusunda cevap verecek kimselerle çalışmalıdır. Bu konuda onların düşüncelerini almalı, sonra da kendi anlayışına göre karar vermelidir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta çok daha önceleri Nizamü’l-Mülk’de belirttiği gibi hükümdar yaptığı görüşmeleri değerlendirip, karar verdiği yöntemi uygulamalıdır. Çünkü yaptığı bir istişaredir ve konunun uzmanları kendi görüşlerini dile getirirler, herhangi bir sorumlukları yoktur. Sorumluluk yönetimin başında bulunan kişiye aittir...
Niccolo Machiavelli, Hükümdar, Çev. Necdet Adabağ, İstanbul, 2008.