Sebük Tegin’in Pendnâmesi...
SEBÜK TEGİN’İN PENDNÂMESİ
Milliyet Gazetesi, 4 Eylül 2022, s. 5.
“Namus ele ayağa benzer, bulunması hüner değil, bulunmaması kusurdur.”
Bin yıllar boyunca Hindistan, Orta Asya, İran ve onların yakın çevresinde, İslam öncesi dönemde “Enderznâme” daha sonraki dönemlerde ise “Pendnâme” adıyla çok sayıda bir nevi nasihat kitapları yayınlanır. Bunlardan bazıları hükümdarların kendilerinden sonra tahta çıkacak çocuklarına yapılan öğütleri içermektedir. Ziyâroğulları hükümdarı Keykâvus b. İskender’in oğlu Giylânşah için yazdığı vasiyetname niteliğindeki “Kabusnâme” ile Nizâmülmülk’ün Sultan Mesut’a öğüt niteliğinde yazdığı “Siyasetnâme” bu tür eserlerdir.
Daha önceki dönemlerde de benzerlerine rastladığımız bu nasihatnamelerden biri de Gazneli Mahmud’a babası Sebük Tegin’in vasiyet niteliğindeki “Pendnâmesi”dir. Türkistan’da yerleşik Karluk Türklerin’den Barsaklılar kabilesine, bir diğer iddiaya göre ise Kayı boyuna mensup olan Sebük Tegin, bir Samanî Emiri olan Alp Tegin tarafından köle olarak satın alınır. Gösterdiği kahramanlıklar ve akıllı davranışlar nedeniyle kısa sürede yükselir ve ordu komutanlarından biri olur. Alp Tegin’in 12 Ocak 963 günü Gazne şehrini alışıyla birlikte Gazneli Devleti’nin kuruluşu şekillenmeye başlar. Aynı yıl içinde Alp Tegin ölür ve bir süreliğine ortalığa karmaşa hâkim olur. 20 Nisan 977 günü Sebük Tegin Gazneli tahtına oturur ve Ağustos 997 tarihindeki ölümüne kadar hüküm sürer. Yerine geçen oğlu Sultan Mahmud babasının öğütlerine büyük ölçüde uyar ki, bin yılı aşkın süre, adalete, bilime verdiği önem, elinin açıklığı, akıllı ve tedbirli oluşu nedeniyle adından övgüyle söz edilir.
Sebük Tegin’in Pendnâmesi
“Oğul, az konuş, çok iş yap. Memleketinde bir canlı gece aç uyursa, Allah seni mesul tutar. Affın, öfkenden fazla olmalıdır. Halkın malına el uzatanı öldür. Geveze ve gereksiz söz söyleyenleri çevrenden uzaklaştır. Herkesin yeteneğini ölç, uygun olduğu işle görevlendir. Filan kişinin oğludur diye ona görev verme. Sır sakla, düşmanlarınla iyi geçiniyormuşsun gibi görün.”
Sebük Tegin’in pendnâmesi on iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm olan “Hazine ve Siyaset” bölümünde, bir devletin güçlü olması için öncelikle hazinesinin dolu olması gerektiği belirtilmiştir. “Bu nedenle hükümdarlara düşen görev öncelikle iyi yoldan mal toplamaktır. Burada dikkat edilecek en önemli husus halkın malına el uzatmamak, zorla almamaktır. Yaygın olarak kabul edilmiş kurallar çerçevesinde devletin hakkı olan mal ve paralar alınmalıdır.”
Siyaset üzerine
Siyasete dair öğüdü ise çok açıktır. “Hiçbir işte ihmal gösterme, adalet ve kanun yolundan çıkma. Kılıcın gerekli olduğu yerde kırbaca iş buyurma, kırbacın gerektiği yerde kılıç vurma. Hükümdar affedici olmalıdır, ama bu affın sınırı nedir? Kendine karşı yapılan hücumlar, söylenen sözler affedilebilir veya kırbaç ile defedilebilir. Ama devlete ve onun varlığının devamı için şart olan devlet hazinesine karşı olan suçlar ve karşı çıkışlar elbette kılıç gerektirir.”
İşler üzerine
“İşler” isimli ikinci bölüm ise hükümdarın çevresinde yer alan veya uzak bölgelerde hükümdarı temsil etmekle görevli kişilerin ne gibi özelliklere sahip olması gerektiğine ayrılmıştır. “Memleketin idaresinde gafil olma; bazı kişiler yıllarca görev yapmalarına rağmen halka eziyet etmekte ve onların mallarına el uzatmakta olabilirler, üstelik bunu senin bilgin ve onayın dahilinde yaptıklarını söyleyebilirler. Bu kişileri zaman zaman soruştur, yapmış oldukları işlerin hesabını sor, halktan haksız olarak aldıklarını hak sahiplerine geri ver. Ancak her yöneticiyi hemen azletme, gerekli uyarıyı yaptıktan sonra işlerinin başına geri gönder. Çünkü, insanlar çoğunlukla bu şekildeki bir muamele ile karşılaşınca daha yumuşak ve uyanık olur, aynı hataları tekrarlamaktan uzak dururlar. Ancak, hâlâ işleri bildikleri ve alıştıkları gibi yapmaya devam edenleri azlet ve bunlara asla iş verme. Çünkü onlar hiçbir vakit doğru yola gelmezler.”
Ordu düzeni, ekonomik tedbirler ve Divan-ı Mezalim
“Ordu ve askerin durumundan, silahlarından ve maaşları ile iaşelerinden haberdar ol… Yiğit kimselere iyi davran ve okşa ki, sana karşı müşfik olsunlar. Böyle davranırsan bir işin düştüğü vakit eğer sabah emredersen ordunun hepsi bütün silah ve teçhizatıyla kuşluk vakti ata binmiş olur.
Layık olanın hakkını ver… Yolları emin tut, zira bu çok önemli bir iştir ve çölde tüccardan çalınan her malın senin hazinenden götürülmüş olduğunu bil. Alışverişten, pazardan ve fiyatlardan haberdar ol ve bunların denetimi için güvenilir adamlar tayin et… Günah işleme, eğer sen günahkâr olursan halkı ahlaksızlık ve günahkârlığı için cezalandıramazsın. Hiçbir zaman zulmü hoş görme.
Divan’da otur ve bu işte ihtiyatlı ol. Çünkü, zulüm yapmış çok kimse vardır ve senin yanında öyle görünürler ki, onlardan daha mazlumu yoktur. Yanıp yakılmalarını derinliğine incele ki, bir yanlışlık olmasın.”
Rüşvet veya hediye
“Eğer bir kimse bir makam elde etmek için bir para getirir ve bunun hazine menfaatine olduğunu söylerse buna asla cevaz verme, çünkü bu mal onun evinden değildir. Eğer kendisinin olsaydı bu işi yapmazdı. Bil ki, makam sahibi olduktan sonra bunu halktan alacaktır. Halk fakir olduğu zaman memleket harap olur ve kötü isim senin üstünde, servet ise onu ele geçirende kalır. Cömert ve merhametli olmalısın ve senin affın öfkenden fazla olmalı ki, insanlar sana rağbet etsinler.”
Liyakat ve ehliyet
“Bir işi layık olmayan bir kimseye buyurmamalısın. Çünkü insanların kabiliyetleri çeşitlidir. Şöyle ki, vezirlik kabiliyeti olan bir kimseye ferrâşlık (temizlikçi) buyurursan ona zulüm etmiş olursun, eğer ferrâşa da vezirlik verirsen yine zulmetmiş olursun. Herkesin kabiliyetini ölç, uygun olduğu işe tayin et ve işi de hüner ve kapasitesine göre buyur…”
Sebük Tegin’in Pendnâmesi, insanın çevresinde yer alan kişileri tanıması ve insan davranışlarına dikkat etme hususundaki, birkaç öğüt, affedicilik ve ahlaki özelliklerle devam etmektedir. Üzerinden bin yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen her tür yönetici için dikkatle okunması ve ders çıkarılması gereken öneriler içermektedir. Doğu kültürü binlerce yıldır bu ve buna benzer öğüt ve önerilerle doludur ama ne yazık ki yeteri kadar dikkate alıp, uygulamada öncelik verilmemiş olmalı ki, benzer olaylar günümüzde de hâlen devam etmektedir...
Not: Bu yazımda Seyfettin Erşahin’in 12 Kasım 2016 tarihli makalesinden faydalandım.