Vehm Üzerine...
VEHM ÜZERİNE
Milliyet Gazetesi, 7 Ocak 2024, s. 5.
Neden içimize doldu vehim?
Ah ümit, ümit yollar boyunca…
Orhan Veli Kanık
“Vehm” veya “Vehim” sözcüğü, Arapçadan dilimize aktarılan ve sözlüklerde; “Kuruntu” karşılığı olarak kullanılan bir kelimedir. Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’inde, “Kuruntu, yersiz korku, şüphe, tereddüt” karşılığı olarak kullanıldığı belirtiliyor. Bu ismin çoğulu ise “Evhâm”dır. Din bilgisi derslerinde sık sık karşılaştığımız bu sözcük, Türkçe sözlüklerde “Vehim” olarak ifade edilmiş olsa da aslı “Vehm”dir.
İnsanlığın varoluşundan bu yana özellikle iktidar sahipleri toplumu korku ile denetim altına alma çabasındadır. Çünkü varlıklarını sürdürebilmek için toplumun aklının karışması gerekir. Korku duygusu ile sağlıklı düşünmelerinin engellenmesi topluma korku pompalanmasıyla mümkün hâle gelir. Düşman korkusu, kıtlık korkusu ve benzeri pek çok korku senaryosu yöneticilerin iktidarını pekiştirir. Bunların büyük bir çoğunluğu gerçek korkudan çok topluma verilen üstü kapalı mesajlar sonucu oluşan “Vehm” yani “Yersiz korku”dur.
Böyle bir olayın gerçekleşmesi söz konusu olmasa dahi toplumun büyük bir kesiminin tesir altında kalarak yersiz bir panik duygusuna kapılabilir. Yıllar önce bir gün eve geldiğimde sevgili eşim Renan panik içinde “Biliyor musun; güneş beş milyar yıl sonra sönerek dünyanın yok olmasına neden olacakmış!” dedi. Anlaşılan etkili bir belgesel seyretmiş ve tesiri altında kalmıştı. Ben de gülerek; “Sen hiç beş milyar yılın ne kadar bir süre olduğunu düşündün mü? Bunca korku arasında korkulacak en son şey herhâlde o olmalı! Kendini üzme!” dedim.
Son dönemlerde ekonomik güç, devletlerin yerine kişilerin ve şirketlerin elinde toplanmakta ve gerek yazılı gerekse görsel medya sanıldığı kadar özgür değil. Sahiplerinin ve reklam gelirlerini sağlayan şirketlerin yönlendirmeleri sonucu toplulukları yersiz bir korku ile ajite etmeyi hüner kabul edip, biraz da “Muhalefet et meşhur olursun” sözüne uyarak gündemde kalmayı ve rağbet görmeyi arzu ediyorlar.
Korkudan aklını yitirmek
Günümüzden dört yüz elli yıla yakın bir süre önce Montaigne, “Denemeler” isimli kitabının “Korku Üzerine” adlı bölümünde; “Hekimlerin dediğine göre ondan tez aklımızı başımızdan alan hiçbir tutku yoktur. Gerçekten korkudan aklını yitiren çok adamlar görmüşümdür.” demektedir. Toplumsal korku ülkeleri istenmedik maceralara sürükleyebilir. Vehm daha da kötü sonuçlar verir. Toplumu saran vehm duygusu, gerçek olmadığı için tedavisi zor bir durumdur. Toplumun bir kısmını saran vehmi tedavi edici her girişim, “Yalan söylüyorlar” direnişi ile karşılaşır. Çünkü yersiz korku yani vehm insanların sağlıklı düşünmesine engel olmaktadır. Bir köşeye sıkıştırdığınız altı üstü iki-üç kiloluk bir kedinin yakalanmamak için nasıl direndiğini, ufak bir darbe ile hayatının son bulacağını düşünemediğini görmüşsünüzdür. Biraz sakin olsa onun kaçma ihtimali çok daha fazladır, ama korkusu ve insanlara karşı vehmi onun sakin kalmasına mâni olmaktadır.
Roma İmparatoru Theofilos (829-842) Araplara karşı kaybettiği savaşta bir ara mağlubiyetin getirdiği şaşkınlıkla dona kalıp bir türlü kaçamaz. Sonunda ordu komutanlarından biri gelip derin bir uykudan uyandırır gibi onu sarsar ve “Ardımdan gelmezseniz, sizi öldürürüm; çünkü canınızı yitirmeniz, esir düşüp imparatorluğu yitirmenizden daha iyidir.” der. Gelişen tehlikeyi gördüğü hâlde kımıldayamaz hâle gelmek vehmin getirdiği sağlıklı düşünmeyi kaybetmenin sonucudur.
Deprem olacak
Son dönemde konunun uzmanı bazı kişilerce sık sık dile getirilen “Deprem olacak” beyanları insanların büyük bir vehme kapılmalarına neden olmaktadır. Şuuraltına yerleşen bu yersiz korku bazı insanların bir kamyon geçişinin yarattığı sallantıyı deprem sanmalarına ve ikinci kat penceresinden kendilerini atmalarına yol açmaktadır. Topluma böylesi bir korku enjekte etmek yerine sağlıklı düşünmelerini sağlamak gerek deprem gerekse deprem sonrası nasıl hayatta kalınabileceği konusundaki eğitime hız verilmesine destek olmak gerekir.
Benzer şekilde topluma önderlik yapması gereken çoğu kişinin sanki büyümemiş çocuklar gibi insanlarımızı korkutmaya çalıştıklarını, onları vehm sahibi yapmak için birbirleriyle yarıştıklarını görmekte ve büyük bir üzüntü duymaktayım.
Montaigne, “Savaşın bir döneminde bir hayli hırpalanmış, yara bere içinde kalmış; askerleri ertesi gün düşmanın üzerine yürütebilir, ama içlerine korku düşmüş askerleri önlerine bile baktıramazsınız. Mallarını yitirmek, sürülmek, köle olmak korkusuna kapılanlar, yemelerinden, içmelerinden, uykularından olup sürekli bir telaş içinde yaşarlar. Oysa fakirler, haydutlar, köleler çoğu zaman daha keyifli yaşarlar. Korkudan kendilerini asan, boğulan, uçurumlara atlayan nice insanlar bize gösteriyor ki bize korku ölümden daha amansız, daha dayanılmaz bir beladır.” demektedir.
Korku senaryoları
Son yıllarda giderek artan bir hızla toplumumuza vehm duygusu pompalanıyor. Çok az kişi bu operasyondan sonra ruh sağlığını muhafaza edip, sağlıklı düşünmeyi ve sağlıklı önerilerde bulunmayı başarabiliyor. Sanki onlar bu operasyondan muaf bir duygu geliştirmişler. Ama bu tür insanların sayısı çok az, yersiz bir korku toplumun büyük bir kısmını sarıp sarmalamış. Bu korkunun yersiz olduğunu, zaman içinde her şeyin düzgün hâle geleceğini söylediğinizde sizi birilerinin sözcüsü olarak görüyorlar. Öylesi büyük bir vehm içindeler ki paralize olmuş gibiler. Bir toplum içinde vehm duygusunun bu kadar büyümesi doğru bir davranış değildir. Hepimizin, özellikle de toplum önderlerinin aklını başına toplayıp bu yersiz korkudan kurtulması için topluma destek olmaları, yalan yanlış haberlerle vehm duygusuna destek olmamaları gerekir.
Özellikle inanç konusunda son zamanlarda giderek artan oranda gelecek için vehm duygusu salgılanıyor. Bir Anglikan rahip olan Laurence Sterne, 1759 yılı aralık ayında York şehrinde yayımladığı “Tristram Shandy-Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri” isimli iki ciltlik kitabında; “Bağıra çağıra çağımızda dinsizliğin alıp yürüdüğünden söz eder; zaman zaman bağnazlaşır, günde iki kere kiliseye gider, dinin gereklerini yerine getirir ve böylece de dindar bir adam olduğu, Tanrıya karşı görevlerini yerine getirdiği yargısına vararak vicdanını aldatır. Böyle bir adam, vehim içinde, kendisi gibi dindarlık gösterilerine girişmeyenleri, ahlaken ondan bin kat daha dürüst olsalar bile, küçümser. İşte bu da dünya yüzündeki bir başka şer çıbanıdır ve kanımca hiçbir yanlış ilke, bu çıbanın neden olduğu denli ciddi kötülüklere yol açmamıştır.” demektedir. Anlaşılan 265 yıl önce İngiltere’de yersiz korku üzerine söylenen bu sözleri bir kez daha hatırlamamız ve üzerinde düşünmemiz gerekiyor…