Voltaire ve Safdil...
VOLTAİRE VE SAFDİL
Milliyet Gazetesiİ 19 Aralık 2021, s. 10.
Fransız edebiyatının önde gelen yazarlarından olan ve Voltaire adıyla bilinen François-Marie Arouet 21 Kasım 1694 günü Paris’te doğar ve 30 Mayıs 1767’de aynı şehirde vefat eder. Eleştirel zekâsı ve hiciv ustalığıyla tanınan Voltaire, döneminin bütün edebiyat türlerinde eser vermiş gerek siyasi kurumlar gerekse düşünce tarzı üzerinde etkili olmuştur. Özellikle “Felsefe Sözlüğü” isimli kitabıyla Avrupa uygarlığının gelişimine yardımcı olmuş, insan hakları ve özgür düşünme sınırlarının genişlemesinde önemli rol oynamıştır.
Voltaire’nin ilginç eserlerinden biri de “L’Ingénu” adıyla 1767 yılında yayınladığı bir öyküdür. İlk olarak “Safoğlu” adıyla 1943 yılında Fehmi Baldaş tarafından dilimize çevrilen bu öykü Fransa’da Cizvit tarikatının yasaklanmasından üç yıl sonra yayınlanır. Voltaire’in hikâyeyi Jansenizmin önderlerinden biri olan ilahiyatçı Pasquier Quesnel’in (1634-1719) yazmalarına dayatması Cizvitleri rahatça eleştirmek için Jansenist bir rahibi kurgusunda kaynak olarak kullanma isteğini göstermektedir.
“Peder Quesnel’in el yazmalarından alınmış bir gerçek hikâye”
Saint-Malo Körfezi
15 Temmuz 1689 günü Saint-Malo Körfezi yakınlarında bulunan Nôtre Dame de la Montagne Manastırı Başrahibi Kerkabon ile kız kardeşi Matmazel de Kerbanon temiz hava almak için deniz kıyısında dolaşırken, küçük bir geminin körfeze girmekte olduğunu görürler. Bunlar, Fransa’ya bazı gıda maddeleri satmak üzere gelen İngilizlerdir. Gemi karaya yanaşınca kıyıya çıkan bir kişi, başrahip ve kız kardeşine selam vererek, konuşmaya başlar. Gerek konuştuğu Fransızca gerekse kılık kıyafeti ilgilerini çeker ve kim olduğunu sorarlar. Genç adam onlara hiçbir şey bilmediğini, sadece merak ettiği için Fransa’ya geldiğini ve kısa süre sonra geri döneceğini söyler. Başrahip delikanlının aksanından İngiliz olmadığını anlayıp memleketini sorar? “Ben Huron’um” diye cevap verir delikanlı.
Her yaşamın ve her inancın değerli olduğu
Kısa süre içinde yaptıkları sohbet sonrası Matmazel de Kerkabon, Huron’u akşam yemeğine davet eder. Kalabalık bir grup halinde manastırda yenilen akşam yemeği sırasında Huron büyüdüğü dünya ile ilgili çok sayıda soruya tabi tutulur. Kendisine adı sorulduğunda “Kendimi bildim bileli bana ‘Safdil’ derler diye cevap verir. Bu arada Huronların ülkesinde insanların nasıl seviştiği konusu gündeme gelir. “Size benzeyen insanlara güzel davranışlarda bulunarak” diye cevap verir. Bu arada kendisine hangi dine mensup olduğuna dair bir soru yöneltilir. Anglikan mezhebi mi, Galikan mezhebi mi, yoksa Huguenot mezhebini mi seçmiştir? “Sizler nasıl kendi dininize mensupsanız, ben de kendi dinimin mensubum” diye cevap verir. Bu kez onu vaftiz etme düşüncesi tartışılır. Safdil bu teklife karşı çıkarak, “İngiltere’de insanların kendi fikirleri doğrultusunda yaşamalarına izin verildiğini söyler. Teklifin hiç hoşuna gitmediğini, Huronların inançlarının da en az Fransızların inançları kadar değerli olduğunu” dile getirir.
O gece manastırda kalan Safdil, ertesi gün yaptığı bir konuşma sırasında gerçeği öğrenme fırsatı bulur. Safdil gerçekte, Kanada’ya göç eden, başrahibin kardeşi Yüzbaşı Kerkabon’un çocuğudur. Bir savaş sırasında öldürülen anne ve babasının yerine onu evlat edinen bir Huron ailesi tarafından büyütülmüştür. Hiç beklenmedik bir şekilde bir yeğeni olduğunu öğrenen başrahip müthiş bir sevinç duyar. Ancak hızla bazı şeylerin yapılması gerekmektedir ve öncelik elbette Safdil’in vaftiz edilmesinde olacaktır. Kısa süre içinde bu görev gerçekleştirilir ve vaftiz işlemi tamamlanır.
Âşık olmak
Bu arada Safdil Matmazel de Saint-Yves’e âşık olur ve onunla birlikte olmak ister. Ancak kendisine bu beraberlik için “Noterlerin, rahiplerin, şahitlerin, sözleşmelerin ve icazetlerin olmasının şart olduğu” söylenir. Safdil ise onlara vahşilere ait şu düşünce ile cevap verir “Aranızda bu kadar çok tedbire ihtiyaç duyduğunuza göre sizler pek namussuz insanlar olmalısınız”.
Bu olayların geliştiği sırada İngilizler Saint-Malo Manastırını yağmalamak üzere kıyıya çıkarlar ve küçük bir savaş çıkar. Bu mücadele sırasında büyük yararlılık gösteren Safdil, ödülünü istemek üzere Paris’e gitmeye karar verir. Yolda ilginç olaylara karışır ve sonunda kendini Paris’te bir hapishanede bulur. Hücre arkadaşı Gordon adında bir Jansenist’tir. Kısa süre sonra dost olurlar ve Gordon hemen her konuda Safdil’i eğitmeye başlar.
Eğitimin Sonucu
“Safdil bilimde, özellikle de beşerî bilimlerde hızlı ilerlemeler kaydediyordu. Bu hızlı gelişim ruhsal yapısından olduğu kadar vahşi eğitiminden de kaynaklanmaktaydı. Zira çocukluğunda hiçbir şey öğrenmediği için herhangi bir ön yargı da edinmemişti. Aklı yalan yanlış şeylerle çarpıtılmadığından bütün doğruluğunu korumuştu. Bize çocukken verilen fikirlerin bütün hayatımız boyunca hiç olmadıkları şekilde görmemize yol açtığı şeyleri olduğu gibi görüyordu. ‘Size zulmedenler iğrenç insanlar’ diyordu dostu Gordon’a, ‘eziyet görmenize üzülüyorum. Fakat Jansenist olmanıza da üzülüyorum. Bütün tarikatlar bana yalanın örgütlenmiş hali gibi geliyor. Söyleyin bana geometride tarikat var mıdır?’ -Yoktur sevgili oğlum, dedi ona iyi kalpli Gordon iç çekerek, ‘hakikat kanıtlandığı zaman bütün insanlar o hakikat üzerinde hemfikir olurlar. Fakat saklı hakikatler üzerinde bin parçaya bölünürler” (s. 65).
“Safdil” eğlenceli olduğu kadar, ders alınması gereken bir kitap. Bazı insanların yüz yıllar ötesine seslenebilmesinin güzel bir örneği. Kolay kolay Voltaire olunmuyor elbette. Hem akıl hem de bilgi sahibi olmak ve bunu ifade edecek yetkinliğe sahip olmak gerekiyor. Bundan ötesi siz okuyuculara düşüyor, fırsat bulup bu kitabı okumanız ve vermek istediği mesajlar üzerinde düşünmeniz gerekiyor...
Voltaire, Safdil, Çev. Berna Günen, İstanbul, 2020.