Yaşam Dersleri...
YAŞAM DERSLERİ
Milliyet Gazetesi, 12 Haziran 2021, s. 2.
“Tüm insanlık tek bir ailedir,” derdi büyük babam sık sık.
Zamanında insanların nefret ve tehditleriyle karşı karşıya kaldı ama pasif direniş felsefesi Hindistan’a özgürlüğü getirdi ve dünyanın dört bir yanında insan haklarının gelişim göstermesi konusunda yardımcı oldu.
Arun Gandi
Güney Afrika doğumlu Arun Gandi (1934), insan hakları savunucusu ve özgür Hindistan’ın önderi Mahatma Gandi’nin (1869-1948) torunu, 1946 ile 1948 yılları arasında, iki yıl süresince Gandi’nin “Sevagram” adıyla anılan aşramın da kalır ve onun yanında eğitim görür. Sanskritçe “hizmet için yerleşme yeri” anlamına kullanılan “Aşram”, çok eski dönemlerden itibaren, bilgelerin dünyanın telaşından uzak, huzur içinde yaşadıkları, inzivaya çekilmek için kullandıkları yerlerden biridir. Bir süre bu aşramda yaşayan Gandi, pasif direnişi buradan örgütlemiş ve Hindistan’ın bağımsızlık kazanmasını sağlamıştır.
Ailesi ile birlikte Güney Afrika’dan Hindistan’a gelen Arun Gandi, daha on iki yaşında iken, babasının ikazına rağmen dedesinin bulunduğu aşram’a kadar olan yolu yürüyerek gideceğini söyler. Yaklaşık on üç kilometrelik yolda bir süre sonra yorulur. Ama artık at arabasına binmek mümkün değildir. Çünkü “söz ağızdan bir defa çıktı mı, mutlaka yerine getirilmeliydi” (s. 10). On iki yaşındaki bir çocuğun aldığı bu eğitim, okul eğitimi değil, aile eğitimidir.
“Öfkeni iyi için kullan. Otomobiller için yakıt neyse, insanlar için de öfke odur; ileriye doğru hareket etmeni ve daha iyi bir yere gitmeni sağlar. O olmadan zorluklara meydan okuyacak motivasyonu bulamayız. Öfke haklıyı ve haksızı ayırt etmemiz için bizi zorlayan bir enerjidir” (s. 23).
Mahatma Gandi
Mahatma Gandi çocukken yaşadığı Güney Afrika’da aşırı önyargılar yüzünden büyük acılar çeker ve bunlar onu öfkelendirir. Ama sonrasında öç peşinde koşmanın hiçbir işe yaramadığının farkına varır. Büyük bir tutkuyla önyargı ve ayrımcılıkla mücadele etmeye başlar. Gerçeğin ve sevginin gücüne inanır. Öç arayışının hiçbir anlamı yoktur. İlkel toplumların “göze göz” ilkesi tüm dünyanın kör olmasına yol açabilir.
“Elektriği akıllıca yönlendirdiğimizde bize büyük kolaylıkla sağlar, ama yanlış kullandığımız taktirde ölebiliriz de. Tıpkı elektrikte olduğu gibi öfkeni insanlığın iyiliği için bilgece kullan” (s. 25).
İnsanın öfkesini bilgece kullanması çok zordur, ama başarı kolay şeyler yaparak elde edilemez. Kolay şeyleri hemen her insan yapabilir. Önemli olan zor şeyler yaparak başarıyı elde etmektir. Güney Afrika bir dönem gerek Afrika gerekse Hint kökenlilere tüm dünyanın karşı çıktığı “apartheid / ayrımcılık” politikası uygulamaktaydı. Dönemin başbakanı General Jan C. Smuts, Gandi’nin uyguladığı pasif direnişe bir çözüm bulmak için Gandi’yi makamına davet eder. Karşılıklı konuşma sırasında Başbakan, Gandi ve taraftarlarına nasıl davranılması gerektiği konusunda bir fikirleri olmadığını söyler. “Siz her zaman öylesine saygılı, nazik ve düşüncelisiniz ki, sizi şiddet kullanarak durdurmak çok zor. Öfke saçan grevcilere saldırmak çok daha kolay” (s. 35) demek zorunda kalır.
Pasif direniş
Ancak pasif direniş her şeyin olduğu gibi kabul edilmesi anlamına gelmez. Sorunlarımızı yüksek sesle dile getirmekten asla vazgeçmememiz gerekir. Neyin yanlış olduğunu söylemezsek dünyada bir şeyleri nasıl değiştirebiliriz?
“İnsanın başkalarını hoşnut etmek için yaşaması doğru değildir. Kalabalığı takip etmek, fark yaratmanın ve dünyayı ileri taşımanın yolu değildir” (s. 46).
Çoğumuz gerek aile yaşamında gerekse toplum yaşamında hep kendi yerine başkalarını hoşnut etmek için çaba göstermektedir. Her zaman herkesi hoşnut etmek mümkün müdür? Başkalarını hoşnut etmek için yaşamanın getirdiği yükü, onun ruhumuzda yarattığı aşağılanmayı nereye kadar taşıyabiliriz? Zaman zaman kendimizi de hoşnut ederek, içimizde biriken öfkenin olumsuz davranışlara neden olmak yerine, bizi olumlu yöne sevk etmesini sağlamamız gerekir.
Artık daha yalnızız
Günümüzde insanlar daha önceleri hiç olmadığı kadar çok insanla bağlantı halindeyken, bir yandan da daha önce hiç olmadığı kadar yalnızdır. Neredeyse her anlarını cep telefonları ve tabletlerle haberleşerek geçiriyorlar, ancak gerçek anlamda da hiç olmadıkları kadar yalnızlar. Hızla gelen haber ve bilgi geldiği hızla hayatımızdan çıkıyor, her an yeni bir haber ve bilgi bombardımanı altında kalıyoruz. Yalnız kalıp ben ne yapıyorum, gelecek için neler yapmam gerek diye düşünen insan kalmamış gibi. Mensup olduğumuz veya mensup olduğumuzu sandığımız kalabalık arasında sürükleniyoruz. Kalabalığın telaşı, gerçeğin sessizliğini hiç olmadığı kadar bastırıyor.
Gandi’nin Hindistan’da örgütlediği pasif direniş sonucu, Hintliler kendi basit pamuklu kumaşlarını üretmeye ve bunlardan yapılan giysileri giymeye başlar. Bu hareket o kadar yandaş bulur ve yaygınlaşır ki, İngiliz tekstil sanayii büyük bir krize girer. Bunun üzerine, Londra’da Gandi’nin de davetli olduğu bir toplantı düzenlenir. Üstünde basit peştamal tarzı bir giysi, ayağında eski püsküllü sandaletleri ile toplantıya katılan Gandi’ye toplantı sonrasında gazeteciler; kralın yanına üzerinde peştamalla, ortama uygun olmayan bir kılıkta nasıl hissettiğini sorarlar?
Kralın giyimi
“Kral her ikimize de yetecek kadar giyimliydi” cevabını alırlar. Bir insanın, topluma vereceği mesajların en etkilisi, bağırarak değil, hareket ve davranışlarıyla olanıdır. Üzerinde güneş batmayan bir imparatorluğun davetine basit bir giysi ile katılma hakkını meşru bir davranış olarak kabul ettiren bir insana karşı güç kullanmanın getireceği hiçbir avantaj yoktur. Basit yaşayan, ideallerinden başka kaybedeceği bir şeyleri olmayan insanların sahip oldukları güç onlardan kolayca alınacak bir güç değildir.
Arun Gandi yaşamının iki yılında yüz yüze aldığı eğitimi, daha sonraki yaşamında nasıl uygulamaya çalıştığını anlatıyor. Çok ilginç konuşmalara şahit oluyor, ilginç açıklamaları var. Bir gün konuşma sırasında Dede Gandi ona; “Bu ülkedeki Avrupalıların korktuğu şey Hintlilerin kötü alışkanlıkları değil, erdemleridir.” (s. 153) demiş. Aynı şeyi bizim insanımız için de söylemek mümkün, ülkemiz insanının erdemi zaman zaman hepimizi hayrete düşürmekte, ancak ne yazık ki zaman zaman…
Arun Gandhi, Gandhi’den Yaşam Dersleri, Çev. Suzan Cenani Alioğlu, İstanbul, 2018.