Yedi Gezegen...
AnasayfaMedyaKöşe Yazıları

Yedi Gezegen...

KAYDIRIN

< Geri dönün

YEDİ GEZEGEN

Milliyet Gazetesi, 13 Ağustos 2023, s. 4.

“De ki: Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Ancak akıl sahipleri bunun farkındadır.”

Zümer Suresi, 9. Ayet.

“Avrupa’da özellikle Fransa’da XVIII. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı’ya karşı entelektüel çevrelerde artan merak neticesinde Republic of Letters / Edebiyat Cumhuru adlı kültürel hareketin mensupları arasında Osmanlıların ve kullandıkları tabir üzere Türklerin edebiyatları (literatür) ile ilgili öğrenme arzusu belirmiştir. Bu çevrenin üyelerinden biri olan Marquis de Caumont’un (Marquis de Avignon) merak etmesi üzerine Fransa’nın İstanbul sefaretinde çalışan Peyssonel adındaki görevli ile uzun yazışmalar ve temasların neticesinde Osmanlı yüksek bürokrasisi ile irtibat kurulur ve kimliği açıklanmayan ulemadan bir zata bu konuda bir eser yazdırılması talep edilir. Böylece 1739 yılının ilk aylarında Kevâkib-i Sebʿa yani Yedi Gezegen adlı risale ortaya çıkar.” (s. 19)

Bibliothèque National

Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu “Kevâkib-i Sebʿa / Yedi Gezegen” isimli kitabının özet bölümüne bu açıklama ile başlar. Kevâkib-i Sebʿa’nın tek nüshası Bibliothèque National’de bulunmaktadır. Arap harfleriyle Türkçe yazılmış bölümü yüz dört varak, başlıkların ve bilim dallarının tercümesinden meydana gelen Fransızcaya tercüme edilmiş bölümü ise otuz dokuz varaktır. 1525 yılında açılan İstanbul elçiliği sonrası elde edilen ticari ayrıcalıklar XVI. yüzyılda Fransız bilim insanlarını Türkçe’nin yanı sıra Arapça ve Farsçayı öğrenmeye, Ortdoğu’yu gezmeye sevk eder. Laurent d’Arvieux, Jean-Baptiste Tavernier, Jean de Thévenot ve Antoine Galland’ın yazdığı seyahat notları ve kitaplar doğu konusuna olan ilgiyi artırır. Antoine Galland’ın Fransız Akademisi Arapça hocalığına tayin edilmesi, muhtemelen Edebiyat Cumhuruna üye olan kişilerin Osmanlı İmparatorluğu’na olan ilgisini artırır ve bu ülkenin ilim hayatı merak konusu olur.

Kevâkib-i Sebʿa adı

Kevâkib-i Sebʿa iki Arapça kelimenin Farsça tamlamasından oluşur. Arapçada yıldızların gece gökyüzünde parlayanlarına “Kevkeb” denmektedir. “Sebʿa” ise “Yedi” demektir. “Gökteki parlak yıldızların yolculara gidecek yönü gösterdikleri gibi her biri kevkeb gibi parlak olan ilimler de onun yolcularına yani talebelere gidecek istikameti göstererek kılavuzluk yapmaktadır.” (s. 55). Bu nedenle yedi ayrı bölüm hâlinde incelenen bilimlere bu isim verilir.

Kevâkib-i Sebʿa, besmele ile başlar, mukaddime adını taşıyan devamında ise kitabın “Faide” denen beş temel husus açıklığa kavuşturulmaya çalışılır. Birinci faide; ilmin mahiyetini, tanımını açıklar. İkinci faide; ilmin konularını açıklar. Üçüncü faide; ilmin gayesini, faydasını, gaye nedenini ve arzını açıklar. Dördüncü faide; ilmin taksimini açıklar. Beşinci faide ise ilmin faziletini açıklar.

Kitabın birinci bâb’ı (s. 89); “Mukaddime bölümünde anlatılanlara ilave olarak şu dahi bilinmelidir.” ilimler yedi grup hâlinde sınıflandırıldığı için, bu bölümde “Yedi gezegen benzeri sıralanmıştır.” sözleriyle devam eder (s. 89). Birinci gezegen; “Hatta / Yazıya” dair ilimleri açıklayan, iki bölüm ve on üç alt bölümden oluşmaktadır. İkinci gezegen sözlerle ilgilidir, üç bölüm ve kırk bir alt bölümden oluşmaktadır. Üçüncü gezegen mantıkla ilgili olup iki bölüm ve beş alt bölümden oluşmaktadır. Dördüncü gezegen iki kısımdan oluşmakta olup ilk alt bölüm ilmi ilahi, ikincisi ilmi ilahinin dallarından, üçüncüsü tabii ilimler, dördüncüsü ise tabii ilimlerin dalları hakkındadır. Beşinci bölüm tabii bilimlerin dalları hakkındadır. Beşinci bölümün ilk maddesi “Anatomi”, ikinci maddesi “Fizyonomi”, üçüncü maddesi “Astronomi ve Astroloji’ye” ayrılmıştır. Dördüncü madde ise “Sihrin ve büyünün dalları”nı açıklar. Altıncı bölüm, matematikle ilgili bilimler, yedinci bölüm ise geometri ilminin dalları hakkında görüş ve bilgileri içerir.

Ahlak

Kitabın beşinci gezegeni “Ahlak”a aittir. Dört alt bölüme ayrılan bu ana bölümde ahlak, ev yönetimi, siyaset, toplum hayatı, sultanların yaşamlarında uyması gereken kurallardan bahsedilir. Altıncı gezegen “Şer’î ilimler” hakkında olup kitabın yüz doksan iki alt bölüm içeren en geniş bölümüdür. Yedinci gezegen bir ön söz ile başlar; “Yukarıda zikr olunan ilimler havas ve avam arasında geçerlidir. Fakat ilahî ilimler ve ledünnî bilgilerin bazıları vardır ki gizli ve örtülmüş olup ortaya çıkmaz ve onları kimse bilmez. Ancak ‘âlim-i Rabbânî ve mazhar-ı terbiyet-i Yezdânî’ olanlar onları bilir ve inceliklerine vâkıf olurlar. Onlar her ne zaman bu hakikatlerle dolu ilimlerden bahsetse, halk ve bu ilimlerin sırlarına vakıf olmayan seçkinleri anlamaktan aciz olup hayrete düşerler. Bu ilimler de birkaç tabakadır. Birinci tabaka dışındakiler hiç anlatılmaz. Birinci tabaka olan ilimlerin de gayeleri ve mevzularını açıklamak mümkün değildir. Ama isimlerini beyan etmek mümkündür” (s. 140). Bu açıklamayı takiben yedinci gezegenin ilgi sahasına giren elli alt bölüm, kısa açıklamalarla tanıtılır.

Osmanlı eğitim düzeni

Medreselerde okutulan ders kitapları ve müellifleri bölümünde; Osmanlı İmparatorluğu’nun eğitim düzeni içerisinde sistematik şekilde gerek medrese gerekse hoca-öğrenci ikili ilişkisinde okunması ön görülen ilim dalları ve okutulan kitaplar hakkında önemli bilgiler sunulmaktadır (s. 209). Listesi verilen yetmiş dokuz eserin, on yedisi Osmanlı ve Osmanlı öncesi Beylikler döneminde yaşamış âlimlerin eserleridir. Bu sayıya üç adet anonim eserin de Osmanlı döneminde yazılmış olduğunu kabul edersek listesi verilen kitapların dörtte birini Türklerin yazdığını kabul edilmeli. Buna ek olarak aritmetik, geometri ve astronomiye ait yedi eserin altısının Osmanlı müellifleri tarafından yazıldığını belirtmek gerekir. Söz konusu kitabın çevirisi bazı bölümleri atlamalar yoluyla Fransa’ya gider gitmez yapılmıştır. Çevirisi yapılan bölüm ihtiva ettiği bilim dallarının listesidir. Anlaşılan dönemin Fransız entelektüellerinin merak konusu Osmanlı Devleti’nin hangi bilim dallarından haberdar olduğu ve eğitimi buna uygun yönde yaptığıdır.

“Kitabın müellifi, Gelibolulu Mustafa Âli’de bariz bir şekilde görülen, eski zamanları yüceltme ve kendi devrini küçük görme eğiliminde olan Osmanlı yazarlarının aksine, kendi yaşadığı dönemin ilmî hayatından ve çağdaşı olan âlimlerden övgü dolu ve yüceltici ifadelerle bahsetmektedir. Kendi hocasının da aralarında olduğu alimlerden bahsederken, öğrencileri ve öğrencilerinin öğrencileri her tarafı ilm ile ihya ettiler demektedir.” (s. 267)

Sanırım ülkemizde fazlaca değişen bir şey yok, yaşadığınız dönemi hemen her konuda eleştirip, yeteri kadar bilgi sahibi olmadan geçmişi övenler her zaman makbul kişiler olup belirli gruplarca baş üstünde taşınmaktalar. Anlaşılan Kâtip Çelebi, “Muhalefet et meşhur olursun” sözünü boşuna söylememiş.

Hemen hiçbirimizin haberinin olmadığı “Kevâkib-i Sebʽa / Yedi Gezegen” isimli bu yazmaya erişip dilimize kazandıran Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’na teşekkürü bir borç bilirim. Sağ olsun yazdığı kitaplar, makaleler ve konuşmalarıyla Türk bilim tarihine farklı bir bakış açısı getirmiştir. Çalışmalarına devam etmesini ve bizleri yeni bilinmeyenler ile buluşturmasını dilerim. Bir de naçizane önerim olacak, Kevâkib-i Sebʽa kitabının bu çevirisi konuya aşina olanlar için okunabilir bir kitap, ancak Eski Türkçeye hâkim olmayanlar için okumak ve en önemlisi anlamak oldukça güç. Uzun bir süredir bu tür kitapların yaygın olarak okunması ve bilgi sahibi olunması için günümüz Türkçesinin kullanılması gerektiğini söylerim. Elbette bunun çok zor olduğunu, anlam kaymaları yaşanacağını biliyorum, ama bu gerekli. Çok sayıda insanın faydalanması için yoğun dipnotlar ve açıklamalar ile bu ve benzeri kitapları günümüz diline kazandırmamız gerekir ki, geçmişimizi anlayalım ve bir gelecek oluşturabilelim. Artık havasın anladığını, giderek çoğalan avamın da anlaması gereken bir dönem yaşamaktayız.

“Şerri öğrendim ancak şer işlemek için değil belki sakınmak için.

 Zira hayrı şerden ayırt etmeyen şerre düşer.” (s. 88)

Ekmeleddin İhsanoğlu, Kevâbib-i Sebʿa / Yedi Gezegen, Ankara, 2022

Yenilem Proje Danışmanlık Ticaret A.Ş. © 2024. Her Hakkı Saklıdır. Site: İkipixel

TAKİP EDİN