Bayramiç Hadımoğlu Konağı...
BAYRAMİÇ HADIMOĞLU KONAĞI
Şehir ve Kültür, 53, İstanbul, Aralık 2018, s. 14-17.
Sedad Hakkı Eldem, Türk Evi kitabının ön sözünde, 1925-1930 yılları arasındaki öğrencilik döneminden bahsederken; “…Anadolu’da eski mahalleler en az bir iki yüz yaşantı ve görüntülerini taşımakta idiler. O şehirlerde dolaşmak bir rüya alemine girmek gibi idi. Her yüksek bahçe duvarları arkasında gizli olan evi, bazen açık kalmış bir avlu kapısını aralayarak daha yakından görebilirdiniz. Çoğu zaman oturanlar insanı buyur ederler evin süslü nakışlı odalarında, yoksa yıkana yıkana fildişi gibi beyazlaşmış o geniş kalas döşeli sofalarında kabul ederlerdi.”
Ne oldu da kısa süre içinde bu yüzlerce yıllık kültürel birikimi kaybettik? İmparatorluğun ortadan kalkması, daha önce kozmopolit bir yapı içeren toplumun bitmez tükenmez savaşlar sonrası milliyetçilik akımlarının yükselmesi sonucu tek düze bir hale dönüşmesi, yapı sanatının giderek gerilemesi, geleneksel Türk Evi’nin yok olmasına yol açtı. Bir dönem Ukrayna’dan Kahire’ye kadar büyük bir coğrafyada gelişen, farklı iklim bölgelerinde gerek kullanılan malzeme, gerekse plan tipi olarak uyum sağlayan bu yapı tipine artık nerede ise hiçbir yerleşmede rastlamak mümkün olmamakta. Bu tür bir yapının da restorasyon dışında yeniden yapılması da mer’i imar kanunu ve yönetmelikleri nedeniyle nerede ise mümkün değil. Peki yüzyılların kültürel birikimini nasıl olacak da geleceğe taşıyacağız
Çanakkale’nin ilçelerinden olan Bayramiç’in geçmişi hakkında yeteri kadar araştırma yapılmamıştır. İlçe sınırları içinde yer alan Kebrene (Çalıdağı Köyü) ve Skepsis (Kurşulutepe) bölgelerindeki yüzey kalıntılarının değerlendirilmesi sonrası bölgenin M.Ö. III. Bin yıldan itibaren iskân edildiği düşünülmektedir. Bayramiç ve yakın çevresi daha çok Osmanlı dönemi kültür varlıkları ile tanınmaktadır.
Geçmişte mimarlık konusunda çalışan insanlar daha meraklı idiler. Özellikle bir dönem birlikte çalışma imkânına sahip olduğum Sedad Hakkı Eldem, Behçet Ünsal, Oktay Aslanapa, Nurhan Atasoy gibi hocalarım ile Lemi Ş. Merey ve Hüsrev Tayla gibi meslek büyüklerimiz bizleri araştırma için teşvik eder, sık sık Anadolu’yu dolaşmamızı öğütlerlerdi. 1970’li yılların başında Behçet Ünsal’ın Elbistan Ulu Camii’nin örtü sistemi ile ilgili bir konuşmamız sırasında, “bu yapıya yakından bakmak lazım, örtü sistemi çizimlerden pek anlaşılmıyor. Bir fırsat bulup bu yapıya bir bak” dediğini hatırlıyorum. O günün imkânları ile Elbistan’a gittim ve bir dizi fotoğraf çekip döndüm. Gerek yolculuk sırasında gerekse Elbistan’da kaldığım süre içinde çektiğim sıkıntı ve yokluğu anlatsam roman olur.
Gerek Lemi Bey gerekse Hüsrev Bey’le vakit bulduğumuzda, sık sık Anadolu gezilerine çıkardık. Hüsrev Tayla ile yaptığımız bu gezilerinden birinde Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine uğradık, burada eski bir Türk Evi olduğunu biliyordum, ancak fotoğrafını dahi görmemiştim.
Bayramiç’in tam merkezinde ana cadde üzerinde birden karşımıza çıkan yüksek duvarlarla çevrili konağı görünce nerede ise nutkumuz tutuldu. Nüfusu beş bini ancak bulan bir yerleşmede böylesi muhteşem bir yapı. Ekibimizde Hüsrev Tayla’nın yanı sıra İlban Öz ve İlhan Öztürk de vardı. Hemen yapının fotoğraflarını çekmeye, rölövesini almaya başladık. 1970’li yılların başında hepimizin biraz da güçlükle aldığı fotoğraf makinalarımız ve tabiri caizse koklayarak kullandığımız kısıtlı sayıda film rulolarımız vardı. Yapının hemen her noktasını tespit etmeye çalıştık. Bu gezi sırasında Hadımoğlu Konağı’nın yanı sıra Edremit Hacı Kabakçılar Evi, Adatepe Evi (günümüz Hünnap Han) gibi bazı sivil mimarlık örneklerini de görmek daha doğrusu farkında olmadığımız bazı yapıları tespit etmek fırsatımız olmuştu. İstanbul’a dönünce Hadımoğlu Konağı’nın rölövesini çizdim, bu yapıya ait belgelere ulaştım. Ancak bunca yıldır yayımlama imkânım olmadı.
Hadımoğlu Konağı ile ilk olarak Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 25.11.1967 gün ve 3720 sayılı bir kararına ulaştım. Çanakkale, Bayramiç ilçesinde Reşit Varol’a ait ev hakkında Milli Eğitim Bakanlığı’nın 5. 6.1967 tarihli bir yazısı üzerine Kurul söz konusu yapının “tarihi ve mimari değeri bulunan eski eser olduğuna ve muhafazası gerekli bulunduğuna ” karar vermişti. Rahmetli Zarif Orgun da bir “Eski Eser Fişi” düzenlemiş yapının büyük oranda korunarak günümüze ulaştığı ve “Korunması Gerekli Eski Eser” olduğu konusunda netice bildirmişti. Bayramiç gibi iç kesimlerde kalan ve ziyaretçisi az olan bir bölgede 6 Recep 1211 / 5 Ocak 1797 tarihli bir kitabesi olan bu yapının günümüze erişmesi büyük bir şanstı.
Aradan zaman geçmesine rağmen yapı hakkında herhangi bir girişimde bulunulmamış ve tahribe açık halde kalmıştı. Bu gezi sonrası hazırladığımız rölöve ve fotoğraflarla Yüksek Kurula baş vuran Hüsrev Tayla, Yüksek Kurulun 10.2.1973 gün ve 6947 sayılı kararı ile Hadımoğlu Konağı’nın “gerek mimari üslubu gerek iç süslemelerinden dolayı, müştemilatları ile birlikte aynen korunması gerekli eski eser olduğuna” karar verilmesini sağladı. Bu karar üzerine İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü olarak harekete geçen Hüsrev Tayla, 1973 yılı içinde bu yapının kamulaştırılması gerçekleşti.
1974 yılı içinde yapının restorasyon projesi hazırlandı ve 13.12.1974 tarihli İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü yazısı ile Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun onayına sunuldu. Hemen ertesi günü konuyu inceleyen Yüksek Kurul 14.12.1974 gün ve 8175 sayılı kararı aldı. “Çanakkale Bayramiç ilçesinde bulunan tarihi Hadımoğlu Konağı’nın gönderilen projesine göre restore edilebileceğine gerek konuya eğiliş gerek teknik açıdan çok başarılı bir örnek olan bu uygulama için Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün kutlanmasına karar verildi.”
Kamulaştırma sonrası, kısa süre içinde onarılan yapı sanırım 1976 yılında müze olarak ziyarete açıldı. Ancak benzeri çoğu yapıda olduğu gibi bu yapıda Kültür Bakanlığı bürokrasisi için bir yüktü. 1970’li yılların başında yaptığımız geziler sırasında tespit ettiğimiz Edremit Hacı Kabakçılar Evi, kamulaştırma aşamasında yok olmuştu, Adatepe Evi ise kamulaştırma sonrası yapılan onarım sırasında yanmıştı. Sanırım ayakta durması açısından bir yük olarak görülen ve ülkemizde çok az örneği bulunan bu güzelim yapı 1996 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Bayramiç Kaymakamlığı’na tahsis edildi. Sözde “Türk Evi Etnoğrafya Müzesi” olarak faaliyet gösterecekti. Kültür Bakanlığı’nın başına bir iş gelir de biz sorumlu oluruz anlayışı ile kaymakamlığa devrettiği bu anıtsal yapının günümüzdeki hali içler acısıdır. Bayramiç’in nüfusu 15.000 dolaylarındadır. Bu küçük ilçenin böylesi bir yapıyı ne derece koruyacağı, bakımını nasıl yapacağı hiç akla gelmiş midir. Sanırım kimsenin böylesi bir endişesi de yoktur, biz kurtulalım da ne olursa olsun bürokrasinin vazgeçilmez yöntemidir.
Günümüzde Hadımoğlu Konağı ziyarete kapalıdır, 1 Temmuz 2018 günü Kaymakamlığı’n bizim için özel olarak açtırması sayesinde yapıyı tekrar gezme imkânına sahip olduk. Uzun dönemdir bakımsız kalması sebebiyle harap olmuştu, kısa süre içinde etkili bir müdahale yapılmadığı taktirde yok olacak ve ilgililer de “oh kurutulduk” diyerek rahat bir nefes alacaklardır.
Bir ülkenin taşınmaz kültür varlıklarının esasını sivil mimarlık örnekleri teşkil eder. Var olan, ancak ne derecede korumakta olduğumuz konusunda endişelerim olan anıtsal yapıların yönetici sınıflar tarafından yapıldığı ancak gerçek nüfusun farklı olduğu iddia edilebilir. Bu konuda son elli yıldır özellikle Balkan ülkelerinde karşılaştığımız “yöresel mimari” iddialarının çoğu bilinçli olarak yok edilen sivil mimarlık örneklerinden kaynaklandığını unutmamamız gerekir. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın acilen yapılan bu yanlıştan dönmelerini ve Hadımoğlu Konağı’nın Kaymakamlığa tahsisini iptal ederek bir an önce koruma altına alıp ziyarete açılmasını sağlamaları gerekmektedir. Ülke genelinde çok az sayıda kalan bu yapıların bir dönemin yaşam kültürünü yansıtmaları açısından mutlaka ama mutlaka korunarak gelecek kuşaklara aktarılmaları gerektiği unutmamamız gerektir.
...
Tescil fişinde, bugün kayıp olan iki satırlık bir kitabeden bahsedilrerek bu yapının girişteki bilgi panosunda olduğu gibi Mustafa ve Ahmet adındaki iki kardeş tarafından değil Hac Emiri (Hazert-i mirul-hac) Osman isimli bir kişi tarafından 6 Recep1211/5 Ocak 1797 tarihinde yaptırıldığı öğrenmekteyiz.
Ömrün efzun hanesin ma'mur ide rabbu'l-Mennan
Sa'd ide bünyadını Hak hazret-i miru'l-hac Osman
NOT
Merak edenlerin, Bayramiç Hadımoğlu Konağı’nın mimarisi ve süslemeleri hakkında Doç. Dr. Alptekin Yavaş’ın geniş bir kaynakçaya dayalı makalesini okumalarını öneririm...