Dünden Bugüne Narmanlı Han...
DÜNDEN BUGÜNE NARMANLI HAN
Büyük Kulüp, 182, İstanbul, Mayıs 2018, s. 54-59.
Narmanlı Han’ın yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bazı araştırmacılar, bu yapının 1838-1845 tarihleri arasında Rus Büyükelçiliği inşaatı ile birlikte İtalyan asıllı mimar Gaspare Fossati tarafından yapıldığını ileri sürerlerse de, bu konuda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Muhtemelen XIX. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olmalıdır.
1870 Büyük Beyoğlu Yangını sonrası, yangından etkilenen bölgeleri gösteren bir haritada, avlulu bir yapı üzerinde görülen “Patie Russie” yazısı, Narmanlı Han’ı işaret etmektedir. Aralık 1905 tarihli Goad Haritası’nda ise Grande Rue de Pera’dan cephe almakta olan, İsveç Sokağı (Müeyyet Sokak) ile Sofyalı Sokak tarafından çevrelenen büyük alan “Consulat Géneral de Russie” olarak belirtilmektedir.
1913-1914 tarihli Alman Mavileri’nde ise tramvay hattının inşası nedeniyle genişletilen caddenin yapımı için bu yapının ön cephesinin 5.60 metre genişliğinde bir bölümünün yıkıldığı anlaşılmaktadır. Bugün görmekte olduğumuz İstiklal Caddesi cephesi, bu tarihten sonra inşa edilmiş olup, orijinal yapı ile alakası olmayan bir cephe düzenlemesidir.
Binanın yapımından 1924 yılına kadar Rus Konsolosluk Binası olarak kullanıldığı, mülkiyetinin Rus Devleti’ne ait olduğu bilinmektedir. 1930’lu yılların başlarında, bu binalarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne ait “Neft Syndicat” ile “Intourist” şirketinin büroları bulunmaktadır. 1933 yılında bu büroların taşınması sonrası, yapılar topluluğu Narmanlı Kardeşler tarafından satın alınır. Avluya ikinci bir girişi sağlamak ve avlu içindeki yaya sirkülasyonunu artırmak amacıyla Sofyalı Sokak cephesine ikinci bir kapı açılır. Ana yapının birinci katını kendi büroları olarak kullanırken, diğer yapıları da büro, konut ve atölye olarak kiraya verirler. Orijinal yapının yapımından bir süre sonra avlunun bir bölümüne inşa edilen iki katlı yapı bir dönem “Maliye Tahsil Şubesi” daha sonra ise “Beyoğlu II. Noterliği” olarak kullanılır. İstiklal Caddesi cephesindeki ahır ve arabalık bölümleri ise yeniden düzenlenir, birer ara kat yapılarak dükkan olarak kiralanır. Bu bölümde bir dönem Andrea Kitapevi, Antonie Visconti’ye ait konfeksiyon dükkanı ve bir halıcının faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Bu dükkanlar arasında yer alan “Mimoza Şapka Mağazası”nda, 8 Ekim 1933 günü açılan “d Grubu” resim sergisi geleceğin resim sergilerini müjdelemesi açısından bir ilktir.
1970’li yılların sonlarına doğru, eskiyen yapı içindeki kiracılar yavaş yavaş yapıyı terk ederler. İstiklal Caddesi cephesinde yer alan dükkanlar ile giriş bölümüne eklenti olarak yapılan bir büfe hariç nerede ise yapının tümü boşalır. Uzun süre boş kalan ve giderek tahrip olan yapı için çeşitli projeler düzenlenmesine karşı bir türlü onarıma başlamak mümkün olmaz. 2015 yılında Narmanlı Ailesi yapılar topluluğunu satar ve yeni bir süreç başlar.
Esen ve Erkul Ailelerinin mülkiyetine geçen yapı ile ilgili çalışmaya bu dönem başladık. Arzulanan yapının günümüz kullanımına uygun olarak yenilenmesi ve gelir getirici olarak kullanılmasıydı. Bunun için uzun süreli bir çalışma sonrası yapının ikisi İstiklal Caddesine açılan, diğerleri avlu çevresine konumlandırılmış yedi dükkan ile iki lokanta halinde kullanılmasına karar verildi.
Restorasyon zor bir süreçtir. Toplumumuzda yaygın olarak kabul görmesine karşın, restorasyon yalnızca bir onarım değil aynı zamanda geri iade etme işlemidir. Restorasyon kelimesinin mimari yapıtlar için kullanılması oldukça yeni bir anlayıştır. Restorasyon sözcüğü ilk olarak İngiltere’de Cromwell Cumhuriyeti’nin ardından monarşinin yeniden hayata dönmesiyle birlikte gelişen edebiyat akımı için kullanılmaya başlanır. Genel olarak, onarmak, eski haline getirmek, geri vermek, iade etmek, görevine iade etmek anlamında kullanılır. Bir yapının varoluş nedeninin temeli insandır. İnsan eliyle yapılan herşey insan için yapılmış olup, önemli olan onun yaşantısına hizmet etmesidir. Eskiyen, orijinal fonksiyonunu kaybetmiş bir yapının restorasyonundaki esas amaç, onu insan yaşantısına iade etmek olmalıdır. İnsanı, insan yaşantısını, insan beklentilerini ve çağdaş yaşam isteklerini görmezden gelen bir restorasyon -iade etmek- kabul edilebilir bir anlayış değildir. İnsan yaşantısını zenginleştirmek ve şenlendirmek için yapılmış bir yapıyı nasıl eski haline getireceğiz, insandan soyutlayarak mı? Önemli olan yenilenen bir yapının hayat bulması ve insan yaşantısına iade edilmesi olmalıdır. Zaman içinde, özellikle de yabancı dillerden dilimize devşirilen bazı kelimelerin gerçek anlamlarını bilmeden ve anlamadan onlara yüklenen yeni anlamlar yanlış yorumlara neden olmakta, bizi yanıltmaktadır.
İster restorasyon, ister onarım, ister yenileme ne derseniz deyin. Hiçbir zaman unutmamak gerekir ki, tüm bu faaliyetler, insan ve insan yaşantısını zenginleştirmek için yapılan çalışmalardır. Önce insan denilmeden yapılan her tür çalışma yok olmaya mahkumdur. Seyirlik değil, içinde insan yaşamının devam etmesini istediğimiz her tür yapı da onun güvenli bir şekilde hayata devam etmesini sağlayacak önlemlerin alınması gerekir. Günün şartlarına uygun bir şekilde tasarlanacak ve uygulanacak bir taşıyıcı sistem, ısıtma, havalandırma, soğutma imkanları, aydınlatma, haberleşme ve görüntü sistemleri, yangın güvenliği, sığınak, engelli ulaşımı ve benzeri güvenlik tedbirleri, tüm bu olmazsa olmaz gereksinimlerin çoğu ancak modern teknikler kullanılarak hayata geçirilebilir.
Çokca dile getirilen popülist söylemler, olduğu gibi korumak, ilk yapıldığı zamandaki taşıyıcı sistemi muhafaza etmek, geleneksel malzeme ve yapım tekniklerini kullanmak, fonksiyonu değişmeyen, içinde insan yaşantısının devam etmediği bazı seyirlik yapılar için mümkün olsa da, yeniden hayat bulmasını, değişik fonksiyonlar da olsa içinde insan yaşantısının devam etmesini istediğimiz yapılar için mümkün değildir. Narmanlı Han yenilemesine bu düşüncelerle başladık. Günümüzde bir yapının yenilenmesi için hazırlanan projelerin ve yapım sonrası ortaya çıkan yapının yürürlükte olan imar kanunu ve yönetmeliklere uygun olması gerekir. Günümüz yapıları insan yaşamı ve güvenliği için gerekli olan her türlü emniyet şartlarını sağlamalı, yangın kaçışları olmalı, engelli kişilerin her mekana ulaşması için gereken ulaşım imkanlarını içermeli ve sığınak gibi mekanları içermelidir.
Daha öncede belirttiğimiz gibi önemli olan insan yaşantısının devamıdır, eğer insan olmazsa bu yapıların varlık nedeni ortadan kalkar, insanın beklentilerini ve mutluğunu sağlamayan hiçbir şeyin devamı mümkün değildir.
Restorasyon, ki biz insanlar tarafından seyirlik olarak izlenen değil, içinde yaşamın devam ettiği yapılar için yenileme demeyi tercih ederiz, bir inşaat faaliyetidir ve yürürlükte olan kurallar dizisine uygun yapılmak mecburiyetindedir. İnsanın varlığını, yaşam sevincini, mutluğunu ve beklentilerini görmezden gelen yalnızca yapıları öne çıkaran bir anlayışı kabul etmenin sağlıklı bir düşünce olduğu konusunda şüphemiz var.
Narmanlı Han, bir dönem Ahmet Hamdi Tanpınar, Aliye Berger, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Burhan Uygur gibi sanatçıları da misafir eder. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir odasını konut olarak kullandığı bu yapıda diğer sanatçıların atölyeleri bulunmakta, Burhan Uygur ise zaman zaman avluda bulunan halıcı dükkanına misafir olmaktadır.
Yeniden kullanıma karar verilen, yani yeniden insan yaşantısını zenginleştirmek için kullanıma alınan her tür yapının elbette projelendirme aşamasından itibaren yeni bir anlayışla tasarlanması gerekmektedir. Bu tasarım aşaması oldukça güç bir dönemdir. Yapıyı ilk yapan mimar veya usta acaba hangi amaçla böylesi bir planlama yapmıştır. Geçmişin planlama düşüncelerini ne kadar anlamak mümkün, günün şartları, döneminin beklentileri, malzeme ve işçilik imkanları, yapıyı yaptıranların istek ve arzuları... Frank Gehry bir söyleşisinde “Sizce bir mimar ne kadar özgür olabilir? Fiziksel kanunlar, istatistikler, mühendislik sınırlamaları... Bazıları da benim ufak oyun alanımı daha da daraltmaya çalışıyor. Bunu kabullenemiyorum” demekte. Yeni tasarlanan bir yapıdaki sınırlamalar, istekler bir mimarı bu sözleri söylemeye mecbur ediyorsa, yenilenen bir yapıda ortaya çıkan güçlükler acaba nasıl ifade edilebilir?
Zaman zaman Narmanlı Han’ın eski görkemli günlerine dönecek mi, sorusu ile karşılaşıyorum. Kim Narmanlı Han’ın görkemli günlerini hatırlıyor acaba, bu yapı son otuz yıldır, ön cephesindeki dükkanlar hariç bir virane halindeydi, içine girmekten korkulan bir yapı, eğer imparatorluk dönemindeki görkeminden bahsediyorsak, o zaman da pek hoş olmayan anılardan bu yapının bir bölümünün, kapitülasyonlar nedeniyle Rus Mahkemeleri tarafından yargılanan suçlular için hapishane olarak kullanıldığını ve hiçbir hapishanenin görkemli anıları olamayacağını unutmamamız gerekir.
Yeniden düzenlenen Narmanlı Han’ın görkemli günlere kavuşması için İstanbul’un görkemli günler yaşaması gerekir. Şu sıralar turizm sektöründe sıkıntılar yaşamaktayız. Yapıyı kiralamak isteyen çok talip var, ama bizim istediğimiz yüksek kalitede sunum yapacak, tatmin edici bir istek daha ortaya çıkmadı. Bu yapının gelecekte de büyük bir dejenerasyona uğramadan varlığını sürdürmesi en büyük isteğimiz. Umarız gelecek, Narmanlı Han’ın İstanbul ve ülkemiz için övünç verici bir yapı olarak yaşamasını sağlayacaktır...