Mihrişah Valide Sultan Camii...
MİHRİŞÂH VALDE SULTAN CAMİİ
Beyoğlu, 14, İstanbul, 2011, s. 44-53.
XVIII. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda bazı reform hareketlerinin başladığı bir yüzyıldır. Uzun süredir devam eden savaşlar ve eskiyen savaş teknolojisi büyük toprak kayıplarına neden olmuştur. Özellikle 1787 tarihinde Rusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na karşı açılan savaş ve bu savaş sonucu kaybedilen topraklar Sultan I. Abdülhamid’in (1774-1789) ölümüne neden olur. 1789 tarihinde tahta çıkan Sultan III. Selim (1789-1807) döneminde bir dizi yenileşme hareketine girişilir. Bunun bir sonucu olarak 5 Zilhicce 1207 / 14 Temmuz 1793 tarihinde daha önceleri Kağıthane veya Okmeydanı’na yapımı düşünülen Humbaracı ve Lağımcı Ocağı Kışlası’nın Halıcıoğlu’nda yapımına başlanır. Kısa süre sonra da kışlanın hemen yanına yapılan bir yapının üst katında Mühendishâne-i Berri Hümâyun ve zemin katında ise Mühendishâne Matbaası ve Kütüphânesi hizmete açılır.
Sultan III. Mustafa’nın (1757-1774) başkadını, Sultan III. Selim’in (1789-1807) annesi olan Mihrişâh Valide Sultan tarafından yaptırılan, Humbaracıyân Kışlası Camii veya günümüzdeki adı ile Mihrişâh Valide Sultan Camii 1 Rebi’ülevvel 1209 / 26 Eylül 1794 tarihinde tamamlanarak ibadete açılır. Yapıldığı dönemde Humbaracı ve Lağımcı Ocağı Kışlası’nın orta avlusunda olan yapı, daha sonra özellikle kışlanın denize doğru olan bölümünün yol geçirilmesi sebebiyle yıkılmasına müteakip, günümüzde sahil yolunun kıyısında ve kışlanın yıkımdan kurtulan bir bölümünün önünde kalmıştır. Son dönemde, Haliç Köprüsü’nün yapımıyla birlikte bir taraftan yolun yükselmesi, diğer taraftan hemen üstünden geçen köprü ve çevresindeki kamulaştırmalar sonucu çevre iskânının azalması nedeniyle bakımsız kalmıştır.
Giriş cephesinde merdivenle zeminden yükselen iki kapıdan çift taraflı yuvarlak merdivenlerle ulaşılan ana giriş kapısı ile girilen son cemaat hacmi ve ibadet mekanı, zemin kotundan yüksektir. Fevkani denilen bu tür yapılar genelde Sultan veya saraya ait kişiler tarafından yaptırılmaktadır. Yapı ile hem yüz olan giriş cephesinin aksine, yapının diğer üç cephesinde zemin katı çevreleyen yuvarlak kemerli bir kolon dizisi bulunmaktadır. Girişe göre sağ bölüm ile kıble yönündeki kolon dizisinin gerisindeki açık mekanda abdest muslukları yer alır. Girişe göre sağda yer alan minarenin önüne yapılan tek katlı mekan ise büyük bir olasılıkla muvakkithane olmalıdır.
Caminin orijinal planlamasında tek minareli olduğu, yapımı sırasında ikinci bir minare ilave edildiği kayıtlıdır. Giriş cephesine göre sağda yer alan yüksek kare kaideli minare ile camii yapısının ilişkisi bu minarenin orijinal olduğunu, soldaki cami ana yapısına küçük bir köprü ile bağlı minarenin ise daha sonra ilave edildiğini göstermektedir.
Ana giriş kapısı dar uzun son cemaat hacmine açılmaktadır. Sağda yer alan ahşap bir merdiven ile üst kata hünkar mahfili ile kadınlar bölümüne ulaşılmaktadır. Son cemaat bölümünün üst katı, ortasında iki mermer kolonun bulunduğu uzun bir hacim ile onun önündeki iki bölümden oluşmaktadır. Birbirinden ahşap panolarla ayrılan bu bölümlerden, çıkışın sağındaki hünkar mahfili olmalı.
Kare planlı cami ana mekanı, gerek zemin kat seviyesindeki pencereler, gerekse üst kat kotundaki nakışlı revzen pencereler nedeniyle çok aydınlık ve ferahtır. Kıble yönünde, dört kenarda ise ince, uzun beşer pencere bulunmaktadır. Giriş kapısının sağında ve solunda, dar uzun, köşelerinde ahşap olan üst katı taşıyan birer mermer kolonun bulunduğu müezzin mahfilleri bulunmaktadır. Döneminde ana mekanın girişe göre sağ bölümünün (Sütlüce tarafı) Lağımcı Ocağı mensuplarına, sol bölümünün (Hasköy tarafı) ise Humbaracı Ocağı mensuplarına tahsis edildiği bilinmektedir.
Marmara mermerinden yapılan mihrap nişi kaş kemerli olup, üst bölümüne yapılan bezemeler ile revzenli pencereye kadar yükselmektedir. Minber ise ahşaptır, alınlığında ve köşk kısmında bitkisel bezemeler bulunmaktadır. Vaaz kürsüsüde ahşap olup, oval geçişli bir kaide üzerinde ve harimin sağında bulunmaktadır. Ana mekan, pencere çevrelerinde, kubbe içi ve kubbe eteklerinde neo-klasik tarzda yapılmış, siyah, kırmızı ve sarı renklerin hakim olduğu bitkisel motifli kalemişleri ile zenginleştirilmiştir.
Yapıldığı dönemde bir hünkar kasrı da bulunan kışlanın çevresinde, mühendishane, demirhane, hamam, tabakhane ve dökümhane gibi yapılar da yer almaktadır. Daha sonraki tarihlerde Sultan II. Mahmud’un (1808-1839) bu alana bir dizi askerî amaçlı cephane anbarı da yaptırdığı kayıtlıdır.
Son zamanlarda esaslı bir onarım gören, kubbesi ve minare külahları kurşun kaplı olan Mihrişâh Valide Sultan Camii, çevresini sınırlandıran kışla yapılarının bir bölümünün yıkılması, yol kotunun yükseltilmesi ve Haliç Köprüsü nedeniyle orijinal görünüşünden çok şey kaybetmiş olsa bile mütevaziliğini korumaya devam ediyor...